Ama o sadece bir ‘‘duvar yazısıymış’’ ve gerçekle alakası yokmuş. Saros'tan bana ulaşan bir grup vatandaşın sundukları belgeler bunu kanıtlıyor. Bazı Türk vatandaşları, Saros Körfezi'nde araziler satın almışlar. Kimi 50, kimi 30 yıl önce. Tapulu mallar. Ardından bu arazilerin üzerine yine kimi 40, kimi 30 yıl önce kendileri için evler yapmışlar. Ruhsatlı, izinli, tapulu. Ve bu evlerde yıllarca oturmuşlar, yaşamışlar, hatıralar biriktirmişler. Sonra 1995 yılında bu yurttaşlarımızın oturduğu yer ‘‘Askeri Yasak Bölge’’ ilan edilmiş. Ve ardından da vatandaşlarımızın tapulu, ruhsatlı binaları hakkında yıkım kararları çıkarılmış. Üstelik de, herhangi bir ‘‘kamulaştırma işlemi’’ yapılmadan. Tam anlamıyla bir gasp. Yurttaşların ‘‘Anayasa’’ garantisindeki ‘‘mülkiyet’’ hakları açıkça ellerinden alınıyor. Ve hiçbir mahkeme de bu duruma ‘‘dur’’ diyemiyor.
Bu devlet, vatandaşlarına tapuları ve ruhsatları ‘‘süs’’ diye mi veriyor?
Sekreterlik sırdaşlıktır başka şey değil
AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül, ‘‘Sekreterlere sekreter denmemesi için bir çalışma başlatıyormuş’’. Gerekçesini ise şöyle açıklıyor sayın milletvekili: ‘‘Sekreter sözcüğü toplumda kötü çağrışımlara neden oluyor.’’ Allah Allah!.. Bende hiç öyle olmuyor, acaba sayın milletvekilinde mi öyle oluyor? Yıllardır sekreterim Gülay'la büyük bir dostluk içinde çalışıyoruz. Pek çok arkadaşım da aynı şekilde. Bir tek kişinin bile aklına kötü bir çağrışım gelmiyor. ‘‘Bazı ahlaksızlar, bazı mesleklerle ilgili kötü çağrışımlara neden oluyor’’ diye bir korkusu var ise sayın milletvekilimin, o zaman sekreterlerle uğraşmayı bıraksın. Çünkü bu gidişle korkarım ‘‘milletvekili’’ yerine de yeni bir kelime aramak zorunda kalabiliriz.
NOT: Sekreter bana sadece ve sadece sırdaş çağrışımı yapıyor. Fransızca ‘‘secret’’ yani sır kelimesinden çıktığı için olsa gerek.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yazarların objektif olmasını isteyen okurlar, kendileri de objektif olabildikleri zaman.