Başbakan atasözlerini iyi öğrenmeli

BU ülkede her şeyi yapın serbest ama sakın ha samimi olmayın.

Rol yapın, oynayın, doğruları değil, insanların duymak istediklerini söyleyin.

Sakın doğrulardan bahsetmeyin, sakın içinizden geçeni açıklamayın.

Neden mi?

İşte Tayyip Erdoğan'ın içine düşürüldüğü durum, işte Başbakan'a yönelik suçlamalar.

Başbakan Erdoğan çıkıp samimiyetle dedi ki: ‘‘Şirketlerimden gelen param olmasa geçinemezdim.’’

Aman Allah. Sanırsınız ki müthiş bir suç işledi.

Şirketlerde bir ayıp varsa, şirketler Erdoğan'ın makamını kullanarak para kazanıyorsa elbette büyük rezalet ama normal şartlarda Erdoğan'ın söylediği yalan mı?

Bana söyler misiniz Türkiye'de son 40 yılda, belki Bülent Ecevit hariç, hangi başbakan milletvekili maaşıyla geçindi.

Süleyman Demirel mi?

Süleyman Bey'in maaşı büyük ihtimalle giydiği takım elbiselere, kolundaki on binlerce dolarlık Rolex'lere yetmezdi.

Tansu Çiller mi?

Milletvekili maaşıyla mı çocuklarını Amerika'da okuttu. Bence Tansu Hanım'ın maaşı yalısının aylık masraflarını karşılamazdı.

Mesut Yılmaz mı?

Yurtdışında okuyan çocuklar, hepsi markalı giysiler, Berna Hanım'ın harcamaları... Bunların hepsi milletvekili maaşıyla mı yapıldı?

Necmettin Erbakan mı?

Erbakan'ın maaşını hiç harcamadan yıllarca biriktirseniz oğlu Fatih Erbakan'ın yatının motorunu alamaz.

Bütün bu isimlerin kimi sahip oldukları veya ortak oldukları şirketlerden, kimileri ise yakınlarından geçinmişler. Bu net.

Ama bunu söylememişler. Ve bizi kandırmışlar.

Fakat bunda bir ayıp yok.

Ayıp olan doğruyu söylemek.

Bunun farkında olmayan Erdoğan zaman zaman Türkiye'de yaşadığını unutup samimi açıklamalar yapıyor.

Ama burası Türkiye. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar da bir Japon atasözü değil.

Ülkenin geleceğini satmak serbest mi?

VATANSEVERLİĞİNDEN bu kadar emin olmasam Denktaş'ı vatan haini zannedeceğim.

Fakat yaptıkları akıl alır gibi değil.

Bütün dünyanın gözünde Rumlar Kıbrıs konusunda uzlaşmaz taraf haline gelirken, Papadopulos şımarık çocuk gibi davranarak Yunanistan'ın bile tepkisini toplarken, Denktaş sanki Papadopulos'u kurtarmak istermişçesine çözümden yana olmadığını bir kez daha yüksek sesle dillendirmeye başladı.

Halbuki, Kıbrıs'ta Annan Planı'na karşı olsak bile topu Rumların kucağına bırakmışız.

Rumların itirazları bizimkilerden daha fazla.

Rum kesimi referanduma büyük olasılıkla hayır diyecek ve KKTC'nin makus talihinin değişmesi yolunda çok önemli bir adım atmış olacağız.

Ancak Denktaş ‘‘körlerin’’ bile görebileceği kadar aşikar olan bu durumu görmezlikten geliyor.

‘‘Mister No’’ unvanını kimseye kaptırmak istemiyor.

Burada da bazı gruplar ‘‘Vatanı sattırmayız’’ edebiyatı yaparak Denktaş'a destek veriyorlar.

Oysa vatanın satılmadığını en az bizim kadar biliyorlar.

Sadece üç günlük çıkarları uğruna ülkenin geleceğini satıyorlar.

NOT: Bu yazı dün yayınlanmak üzere, yani Denktaş'ın dünkü açıklamalarından önce yazılmıştı. Dün Denktaş'ın sözlerini okuyunca giriş cümlesini çıkarıp çıkarmama konusunda tereddüde düştüm.

Spor artık spor değil

ÇARŞAMBA günü koyu Beşiktaşlı dostum Murat Saygı Beşiktaş maçına davet etti.

‘‘Gelmeyeyim. Bir tatsızlık olur’’ dedim.

‘‘Saçmalama. Beşiktaş'a ne kadar yakın olduğunu ben biliyorum. Tam aksine seni gören Beşiktaşlılar sevinir’’ dedi.

Başıma geleceği hissediyordum ama kıramadım. Beşiktaş'ın 14 yıl sonra gelen şampiyonluğunda Beşiktaşlılar kadar sevindiği için karakolluk olan ben, Beşiktaş'ın Valencia ile oynayacağı maça gitmek üzere yola çıktım. Bir yandan da gittiğime seviniyordum çünkü şimdiye dek gittiğim hiçbir Beşiktaş maçında Beşiktaş yenilmemişti.

Boynuma bir Beşiktaş atkısı takıp otomobile bindim.

Stadın önünde önce Murat indi arabadan ardından ben.

Ve kapıda bekleyen kalabalık homurdanmaya başladı.

‘‘Çıkar atkıyı boynundan’’ dedi biri, bir başkası ‘‘Ne işin var burada’’ diye bağırdı. Arada küfürler duydum. Kalabalık dalgalanmaya başlayınca ‘‘Murat size iyi maçlar, bana eyvallah’’ deyip, indiğim otomobile binip uzaklaştım. Uzaklaşırken arkamdan ‘‘........ Cimbombom’’ tezahüratları yükseliyordu.

Her iki yenilgiyi de evde izledim. Gece geç saatte Beşiktaş Başkanı dostum Serdar Bilgili aramış. Sonra mesajı geldi. Özür diliyor.

Hiç gerek yok. Oluyor böyle şeyler.

Spor spor olmaktan giderek çıkıyor. Galatasaraylı Fatih'in boynuna Beşiktaş atkısı taktırdıklarına sevineceklerine sövecek kadar küçülenler var.

Beşiktaş'ta da var, Galatasaray'da da var, Fenerbahçe'de de var.

İş artık şirazesinden çıktı.

Tribünler adam vurdurtmakla övünür oldular. Utanmadan ‘‘Sıra bilmem kimde’’ diyorlar.

Emniyet ise seyretmekle yetiniyor. Yazık.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İhanetin kararını tarih verdiğinde utanmadığımız zaman.
Yazarın Tüm Yazıları