Paylaş
MİLLET bizim politikacılardan öylesine bezmiş, öylesine ikrah etmiş ki, Derviş'i bağrına basıyor.
Birkaç ay öncesine kadar adını duymadığı, varlığından haberdar olmadığı birini ‘‘ulusal kahraman’’ ilan ediyor.
Allah var, Derviş de şirin bir adam. Yüzünde doğal bir samimiyet var.
Ses tonu, konuşma biçimi içten olduğu izlenimi veriyor.
Kimileri Derviş'in bu işler için Batılı ‘‘müttefiklerimiz’’ tarafından yetiştirilip Türkiye'ye gönderdildiğini ima eden yazılar yazıyorlar.
Eğer Derviş'in tavrı içten gelen değil de, yetiştirme yoluyla monte edilmiş tavır ise bayağı iyi yetiştirilmiş demektir ki, bence hiçbir mahzuru yok.
Başımıza ne geldiyse, yetişmemiş ‘‘hanzo’’lardan geldi.
İnşallah devleti devlet haline getirme ve devleti evrensel doğrulara göre yönetme konusunda da aynı oranda yetiştirilmiştir derim ancak.
Derviş'in popülaritesi giderek artıyor ve diğer siyasilere ‘‘Aman ilimize gelmeyin, vatandaşın protestosuyla karşılaşırsınız’’ mesajları gönderilirken, bütün illerden Derviş'e, ‘‘Biz de bekleriz’’ çağrıları yollanıyor.
Görülen o ki, halk Derviş'ten rahatsız değil.
Ama siyasiler çok rahatsız.
MHP Genel Başkanı işi gücü bıraktı, her iki lafından bir buçuğunda Derviş'e çatıyor.
Yılmaz'ın takıntısı Tantan, Bahçeli'nin takıntısı Derviş.
Son olarak ‘‘Mucize ticareti yapma’’ diyor.
Bahçeli partisinin Meclis'e bu denli güçlü girişinde, partisince yürütülen bir başka ‘‘ticaretin’’ etkisini unutuyor.
Ve Derviş'e çatıyor.
Çünkü Derviş'in devlete getirmek istediği anlayış, Bahçeli'nin partisinin büyümesini engelliyor. Hem yandaşlarını kadrolaştıramayarak, popülizmle oy toplayamayarak puan kaybediyor, hem de bu oyların gerçekten idealist olan bir bölümü Derviş'in inançlarına doğru kayıyor.
Ama Bahçeli'nin Derviş'e daha ortada hiçbir somut gerekçe yokken, sadece popüler olduğu için çatıyor olması kendisine puan kaybettiriyor, Derviş'e değil.
Hedef TAI'yi yok etmek mi?
CASA uçaklarının alındığı dönemde olayın içinde olan ancak adının açıklanmasını istemeyen bir ilgili aradı ve çok önemli şeyler anlattı.
Bu kişinin anlattıklarından biri bir miktar komplo teorisi koksa da önemliydi.
‘‘Birbiriyle hiç alakası olmayan nedenlerden dolayı 4 ay içinde 3 CASA uçağının düşmesi Türkiye'nin havacılık sanayiini çökertmek için kullanılıyor.
Biz bu kafayla 1930'lu yıllarda dünya çapında bir tesis olan Kayseri Uçak Fabrikası'nı kapattık.
O fabrika kapanmasa, bugün Türkiye kendi dizayn ettiği uçağını üretiyor olurdu. Kendi uçaklarımızın modernizasyonu için başka ülkelere etek dolusu para ödemezdik’’ diyen bu kişi, savunma sanayii gibi büyük işlerde uluslararası bir rekabet yaşandığını, belirli tekellerin mevcut durumun bozulmasını istemediklerini kaydetti.
TAI için de benzer bir senaryonun yazılmış olabileceğini söyleyen aynı kişi ‘‘Şimdi de TAI'nin başına aynı çorap örülüyor.
TAI'nin bugün başta CASA olmak üzere pek çok sipariş alma imkánı var.
Önümüzdeki 15 yıl içinde yüzlerce milyar dolarlık bir katkı sağlaması muhtemel bir dev tesis karalanıp yok edilmek isteniyor.
Bu tuzaktır. Bu tuzağa düşmemek lazım’’ dedi.
Geçmişteki ihaleyle ilgili anlattıkları ise müthiş.
Ama onlar yarın.
Yassah hemşerim
BİR anaokulu, öğrencilerine müsamere hazırlatır. Ancak okulun salonu olmadığından müsamerenin sergilenmesi için Marmara Üniversitesi'nden bir salon kiralanır.
Haliyle öğrenci velileri de bu gösteriye izleyici olarak davet edilirler.
Veliler de gösteriyi izlemeye giderler ama o da ne; Marmara Üniversitesi Kampusu'na girmek öyle her babayiğidin harcı değildir.
Kapıda kontrol vardır ve başı örtülü olanlar içeri girememektedir.
Torununun gösterisini izlemeye gelen yaşlı başlı kadınlar ‘‘türban taktıkları’’ gerekçesiyle içeri alınmazlar.
Konuyu bana aktaran okurum, ‘‘...takılanlar türban değildi. Klasik Anadolu kadınının örtüsü olan başörtüleri takmışlardı. Ama rektörlük talimatı gereği içeri alınmıyorlardı’’ dedi.
Gerçekten olacak şey değil.
Birincisi, bu kadınlar o okulda çalışan kişiler veya öğrenci değiller.
İkincisi, taktıkları başörtüsünün siyasi simge olma özelliği falan yok.
Üçüncüsü de olsa ne olur?
Gelecek, torununu, çocuğunu izleyecek sonra da gidecek.
Ama zihniyet bozuk. ‘‘Yassah hemşerim’’ zihniyeti. Doğu Anadolu'da halkı devlete düşman eden zihniyet de bu, Türkiye'yi dünyaya rezil eden zihniyet de.
Sapla samanı karıştırma, kolay çözümü ‘‘yassah’’ta bulma zihniyeti.
Sonra da ‘‘Biz Avrupalıyız, biz medeniyiz’’.
Bu kafayla ‘‘B.k’’ Avrupalıyız.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İçimizdeki kötülükleri başkasının üzerine yıkarak, vicdanımızı aklayamayacağımızı bildiğimiz zaman.
Paylaş