YUNANİSTAN veya benzeri takımların başarılı olması, futbolun bir endüstri olarak geleceğini tehdit ediyor. Çünkü bu takımların yaptığı işin, futbolun para ile ilgili kaynağı olan ‘Show Business’ ile ilgisi yok.
Düşünsenize, takımda yıldız olmadığı için Yunanlıların ellerindeki posterlerde teknik direktör Rehhagel’in resmi var. Yapılan tezahüratlarda adı haykırılan tek kişi yine Rehhagel.
O Rehhagel’in çocukları da tam bir anti-futbol oynuyorlar.
Futboldaki bütün güzelliği öldürüyorlar. Maç boyunca tek bir pozisyon yaratmıyor, yarattırmıyorlar. Tribünleri ayağa kaldıracak tek bir hareket yapmıyorlar. İzleyenlerin sıkılmasına neden oluyorlar. Böyle bir futblu da kimse seyretmek istemiyor.
Bütün takımların Yunanistan gibi oynadığını düşünsenize, ortada izlenecek bir şey kalır mı?
Bu yüzden, çevremdeki herkes Yunanistan’ı tutarken, ben futbol oynamaya çalışan Portekiz’i tuttum.
Çünkü futbolun geleceği için Portekiz gibi oynamaya çalışaların kazanması daha hayırlı.
Bugün dünyanın en değerli, en çok para kazanan ligi İngiliz Ligi.
Nedeni ise gayet basit.
İngiliz liglerinde anti-futbol oynayan tek bir takım bile yok.
Hesap bu kadar basit.
Türkiye bu Yunanistan’ı yener
DÜNYA Kupası eleme grubu kuraları çekildiği gün karşımıza çıkan rakipleri değerlendirirken, Yunanistan’ı ‘yenebileceğimiz’ takımlar kategorisinde koyuyorduk.
Kolay bir rakip değildi ama Türkiye Dünya 3’üncüsü olmayı başarmış, yükselen bir yıldızdı.
Ancak Portekiz’deki Avrupa Şampiyonası finalleri birdenbire tabloyu değiştirdi.
‘Sıradan’ rakip Yunanistan, birdenbire ‘Avrupa Şampiyonu rakip’ haline geldi.
Konuştuğum futbol adamları karamsar.
Ama ben öyle değilim. Sahaya takımların isimlerinin başındaki ‘unvanların’ değil, futbolcuların çıktığını biliyorum.
Bu nedenle de Avrupa Şampiyonu Yunanistan karşısında favorim, Dünya 3’üncüsü Türkiye. Çünkü Türkiye Portekiz değil.
Portekiz, Yunanistan’la 2 maç yaptı. İkisini de Yunanistan kazandı. 10 maç yapsalar, büyük bir olasılıkla 10’unu da Yunanistan kazanır. Çünkü Portekiz’in ne stili, ne kurgusu Yunanistan’ı yenmeye uygun değil.
Portekiz, becerikli adamların kıvrak ayaklarıyla gole gitmeye çalışan, orta sahasındaki herkesin ‘yıldızlaşmaya’ çalıştığı, bencil oyunculardan kurulu bir ekip.
Tam anlamıyla bir ‘generaller’ ordusu.
Kısa boylu, bunun sıkıntısını hem savunmada, hem de forvette çeken bir takım.
Yunanistan ise onbaşı ve erlerden kurulu bir takım. Tek general saha dışındaki Rehagel. Yunanistan takımında ‘Ulan şöyle bir adamı bizde olsa’ diyeceğiniz tek kişi yok ama işini yapan 11 kişi var.
Yunanistan, Portekiz’in yıldız ayaklarının dolaşabileceği boşlukları kapayınca Portekiz sadece kanatlara açılabildi. Oradan gelen ortalarda da uzun boylu ve kalabalık Yunan savunması son derece rahat bütün topları kaleden uzaklaştırdı. Portekiz takımından bir iki şutör ceza yayının önünde durmayı akıl etseydi, belki bu dönen toplardan bir şey olurdu ama Portekiz’de bu kadar bile ‘zeka’ yoktu.
Orada herkes topu alıp, topla kalenin içine girme heveslisiydi. Hele Figo, sanki top babasının malıymış gibi davrandı. Teknik direktör de buna göz yumdu.
Yunanistan’ın golle sonuçlanan korner atışı öncesi top kornere atılınca yanımda oturan Özer Saraçoğlu ‘Son anda kurtuldular’ dedi.
Ben de ona, ‘Hayır asıl şimdi tehlikeli oldu’ dedim.
Korner eşleşmesinde de diğer yanımda oturan Ahmet Burak’la ceza alanını işaret edip, ‘Gol yiyecek salaklar. 6’ya 6 eşleştiler’ derken gol oldu.
Her neyse.
Bu Yunanistan karşısında Türkiye’nin şansı, Portekiz’e oranla çok daha fazla.
Çünkü Türkiye’nin silahları daha çeşitli. Topla fazla oynamayacak bir orta saha ile çabuk oynamak Yunanistan’ı çökertir. Kanatlara açılan toplara, özellikle sağdan gelenlere karşı zaafları var. En büyük avantajımız kuşkusuz Hakan Şükür.
Avrupa Şampiyonu komşumuzla eylülde görüşeceğiz.
Bence favori hálá biziz.
Üstelik de, onların ‘iyi teknik direktörü’ gitti.
Bize ise ‘iyisi’ yeni geldi.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sevdiklerimizi elimizde öldürmenin değil, gerekirse başka ellerde yaşatmanın gerçek sevgi olduğunu anladığımız zaman.