Anayasa Mahkemesi'nden anlamsız bir karar

DÜNYAYI gezip gittiği her yerde neredeyse ‘‘devlet başkanı’’ muamelesi gören Recep Tayyip Erdoğan'ın işleri içerde rast gitmiyor.

Türkiye'nin içinde bulunduğu iki başlı iktidar ortamından kurtulması için Erdoğan'ın bir an önce Meclis'e girmesi ve başbakanlık koltuğuna oturması beklenirken, Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla durum daha da ‘‘kaotik’’ bir hale geldi.

Benim bugün bu yazının yerinde bulunmak üzere kaleme aldığım yazıda Erdoğan'ın Siirt'te seçime girmekten korkmaması ve Baykal'ın da Siirt'te ‘‘bölgesel etkinliği yüksek’’ partiyle işbirliği yapmayarak ‘‘siyasi normalleşmenin’’ önünü açması öneriliyordu.

Bu yazı Anayasa Mahkemesi kararıyla ‘‘düştü’’.

Karar, Türkiye'nin ‘‘kritik gündemli’’ günlerinde ‘‘anormal’’ bir gündem daha oluşturdu.

Oysa Türkiye'de artık Erdoğan'ın milletvekili, genel başkan ve başbakan olmasının önünde yasal bir engel yok.

Şu anda yapılmakta olan, Erdoğan'ı değil, Türkiye'yi engelliyor.

Türkiye zaman kaybediyor. Boşuna tartışıyor.

Anayasa Mahkemesi ‘‘vaktinde vermediği’’ bir kararın faturasını ülkeye ödetiyor.

Mahkeme bu kararı ‘‘vaktinde’’ verse, bir anlam ifade ederdi.

Ama şimdi ‘‘anlamsız’’. Boşu boşuna.

Çünkü Erdoğan şimdi seçilme haklarına sahip. Genel başkan da olur, seçilirse başbakan da.

Ülkeyi normalleştirmek için hızla yapılması gereken Erdoğan'ı ‘‘artık hak ettiği’’ koltuğa oturtmak olduğu halde, Türkiye'de tam tersi yapılıyor.

Normalleşmenin önü ‘‘kesiliyor’’.

Gelecek değil, geçmiş hesaplanıyor.

Bu kararla Erdoğan hiçbir şey yitirmiyor. Sadece o ve ülke zaman kaybediyor.

Oysa bir ülkede hukuk ‘‘ülkenin önünü açmak’’ içindir.

Ancak Türkiye'de bir yandan Anayasa Mahkemesi, bir yandan Yüksek Seçim Kurulu, yani iki ‘‘hukuk kurumu’’, ülkenin önüne ‘‘kasisler’’ koyuyor.

Bu yüzden de sarsıla sarsıla ilerlemeye çalışıyoruz.

Amerika şimdilik ucunu gösteriyor


1 askerimiz şehit edilip, 5 askerimiz de yaralanınca, bu köşede ‘‘manidar’’ bir yorum yapmıştık.

Türkiye, ABD'ye destek konusunda kararsızlık geçirirken, uzun zamandır uykuda olan PKK birdenbire ortaya çıkıyor ve saldırıyordu.

Ardından, PKK veya yeni adı ile KADEK ile ABD arasında ‘‘bazı’’ görüşmeler olduğu tezi ortaya atılıyor, bu tez ABD tarafından yalanlanırken, Türk istihbarat birimlerince doğrulanıyordu.

Türk kamuoyu tam bunları konuşurken, HADEP'ten ‘‘dehşet verici’’ bir açıklama geldi.

‘‘KADEK Genel Başkanı Abdullah Öcalan'ın tecrit koşullarından çıkarılması’’ yani bir anlamda serbest bırakılması talebi HADEP İstanbul İl Başkanlığı antetli bir káğıda yazılıp, haber merkezlerine fakslandı.

Amerikalı yetkili ve yetkisiz personelin Güneydoğu Anadolu'da turlamaya başladığı haberleri bir süredir geliyor.

ABD'nin ‘‘diplomatik’’ misyonuna dahil personelden ‘‘orta üst düzey’’ bazı kişiler bölgede dolaşıp işadamlarıyla, yerel sivil toplum temsilcileriyle görüşüyorlar.

Türkiye, Irak'a yapılması muhtemel Amerikan operasyonuna verilecek destekle ilgili olarak ABD'nin önüne bir fatura koyuyor.

ABD ise ‘‘destek verilmemesi’’ halinde ödenecek faturanın ‘‘ucunu’’ gösteriyor.

Türkiye operasyona katılırsa neler kaybedeceğini anlatıyor.

ABD ise kendisini yalnız bırakmamız halinde neler kaybetmeye hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatıyor.

Bölgede müthiş bir satranç oynanıyor.

Türkiye açısından tehlikeli olan, bu ‘‘kritik’’ oyunda her biri farklı tarzı benimsemiş oyuncuların Türkiye adına masada olması.

Savaş ne zaman?


IRAK'a yapılması muhtemel operasyonun zamanlaması çok merak ediliyor. Özellikle Türkiye açısından bu tarih çok önemli.

Eğer olacaksa ‘‘bir an önce’’ başlayıp bitmesi Türkiye'nin lehine.

Böylelikle başta turizm olmak üzere, sektörler ve dolayısıyla genel olarak ‘‘ekonomi’’ daha az zarar görecek.

Peki ne zaman!

Kurban Bayramı'ndan önce olmayacağı kesin gibi. Bayram arifesinde bölge ülkelerinin tepkisini çekmek ABD'nin istediği bir şey değil.

Bayramda da bu pek mümkün değil. Ama bayramın ardından her an olabilir.

İslam ülkelerinin pek çoğu Kurban Bayramı'nı Türkiye'ye oranla daha kısa yapıyor.

Yani 14 Şubat Cuma gününden itibaren her an olabilir.

Rus istihbaratı ‘‘Şubatın ikinci yarısı’’ diyor.

ABD de ise bu saldırıya ‘‘anlam’’ kazandırmak için 22 Şubat'ı, yani ABD Kurucu Başkanı olarak tanımlanabilecek George Washington'ın doğun gününü önerenler var.

Operasyonun Bağdat'taki şehir savaşları dahil en fazla 2 ay sürmesi planlanıyor.

Nisan ortasından itibaren sıcaklar ABD'yi engelleyecek.

Bu işin olacaksa şubatın son haftasında başlayacağını söylemek ‘‘yanlış’’ olmaz.

Bilenler öyle diyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Dedikoduyu üreten kadar, yayanın da ahlaksız olduğunu kabul ettiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları