SON kasedi ile ‘‘Top 10’’un zirvesine yerleşen Tayyip Erdoğan bir yandan Genelkurmay Başkanı'na çatarken, bir yandan da müjdeyi veriyor: ‘‘Daha çoook kaset çıkarırlar.’’
Çünkü kendini biliyor.
Kim bilir daha neler var derinlerde çıkmayı bekleyen...
Bir de ‘‘Onlar eski’’ diyor.
Adam öldürmüş, yakalanmış, ‘‘Yahu onu ben eskiden öldürdüm. Şimdi kimseyi öldürmüyorum ki’’ diyen suçludan ne farkı var anlamıyorum.
Neyse cezasını çekecek elbet.
Bu arada Genelkurmay Başkanı'na ‘‘demokrasi dersi’’ veriyor sıkılmadan. Hangi demokratik ülkede bir partinin ilk başkanı çıkıp orduya küfredip, ‘‘Cellat’’ demiş onun hesabını yapmadan.
Tabii Tayyip Erdoğan'ın faturasını AKP'ye kesmek de doğru değil. Doğru düzgün politikacı, AKP'li Ertuğrul Yalçınbayır da öyle diyor zaten:
‘‘Suç varsa bireyseldir.’’
Zaten Tayyip Erdoğan da ‘‘huzur arayan’’ Türk siyasetine uymuyor. Yakışmıyor. Sadece ‘‘kirli’’ geçmişiyle değil, ‘‘yetersizlikleriyle’’ de yakışmıyor. Görülüyor ki, yeni dönemde artık ‘‘Tayyip'lere’’ yer yok.
Ben AKP'nin ‘‘Tayyip ısrarı’’nı da anlamıyorum.
Bilgisi zayıf, deneyimi eksik, eğitimi yetersiz, yabancı dil bilmez bir adam. Polemikçilik, demagogluk lider olmaya yetiyorsa amenna. 21. yüzyılın dünyasında dünya siyasetinde var olmak isteyen bir Türkiye'nin önderi olacak adam değil çok belli.
Bırakın onu Türkiye'yi yönetecek çapta dahi değil.
Oysa AKP'de bir Abdullah Gül'ü silkeleseniz 20 Tayyip Erdoğan döker. Ertuğrul Yalçınbayır sesiz sakin ama bilgili haliyle bir o kadar Tayyip Erdoğan'ı cebinden çıkarır.
AKP Türkiye siyasetinde yer almak istiyorsa alabilir. Ama başında Tayyip Erdoğan'la değil.
Bu çok net.
Biraz objektif bakan herkes de bunu görüyor zaten.
Büyükanıt'a sarı kırmızı şehitlerden sitem var
MİLLİYET'te önceki gün yayınlanan bir habere göre, koyu Fenerbahçeli Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt komutanların Fenerbahçeli olmasına gerekçe olarak Fenerbahçe'nin işgal kuvvetlerine karşı destek vermesini göstermiş.
Fenerbahçeliler işgal kuvvetleri ile yaptıkları maçtan 2-0'lık bir zaferle ayrılmışlar.
Bu yüzden askerler Fenerbahçelileri severmiş.
Genelkurmay 2. Başkanı'nı bu ‘‘müthiş tarih bilgisi’’nden ötürü kutluyorum.
Ve kendisini benimle birlikte Çanakkale'ye davet ediyorum.
Gelsin ve diğer yocular gibi ‘‘Dursun’’, o sessiz yığının altındaki Galatasaraylıların seslerini dinlesin.
Kimlerin mi?
Vecdi Beyin, Galatasaray Kulübü'nün bulunduğu sokağa adını veren Hasnun Galip Beyin, Mehmet Ali Beyin, ilk hava şehidimiz İbrahim Orhan Beyin, Aziz Ulvi Beyin, Dr. Agop Elmasyan'ın,İbrahim Orhan Beyin, Said Fuat Beyin (Keşşaf Said) ve Neşet Beyin seslerini.
Bunlar sadece Çanakkale'de şehit olan Galatasaraylılar.
Diğer cephelerde de canını bu vatan için vermiş onlarca Galatasaraylı var.
Üstelik de, bu gençlerin tamamı öğrenci olmaları nedeniyle tecil hakları olmasına rağmen ‘‘gönüllü’’ olarak ülkeleri için savaşmaya koşmuş ‘‘delikanlılar’’.
Bunlardan Çanakkale'ye giden grubun oradan yolladığı üzeri ‘‘kanlarıyla imzalı’’ bayrak ise Galatasaray'ın müzesinde kupalarla yan yana bir ‘‘onur abidesi’’ olarak duruyor.
Şehitlerimizin yanı sıra bir de meşhur sahte para hikáyesi vardır ki, Genelkurmay İkinci Başkanı'na onu da hatırlatmak gerekir.
Çanakkale'de savaşırken, lastik almak için İstanbul'a gönderilen ve para olmadığı için kendi yaptığı sahte parayla lastik alıp Çanakkale'ye dönen Mehmet Muzaffer'in hikáyesini. Mehmet Muzaffer de daha sonra top oynarken değil, Gazze'de düşman kurşunuyla şehit olmuştur.
Ve bazen hafızaları tazelemekte fayda vardır.
Vatan için bazen ‘‘top oynamak’’ gerekir, bazen ‘‘şehit düşmek’’.
Ancak birini hatırlarken, diğerini hatırlamamak hepsinin ‘‘kemiklerini sızlatır’’.
NOT: Atatürk'ün Fenerbahçe'yi ziyaretini Ulu Önder'in Fenerbahçeli olmasına yoranlar var. Oysa benim masamda da Atatürk'ün ‘‘Galatasaray'a’’ diye imzaladığı bir fotoğraf var. Ve Galatasaray'ı ziyaretinde içtiği kahvenin fincanı ve suyun bardağı da onun dudak izleriyle müzemizde duruyor.
Eskiden de kılarmış
ZAMAN Gazetesi'nden Nedim Yalçın bir küçük not yollamış.
Mehmet Ali Bayar'ın cuma namazını siyasi malzeme yapmasını yadırgadığını belirtiyor ve ekliyor: ‘‘Ancak şunu da bildirmek isterim ki, 1992-95 yılları arasında Bakü'de Zaman Gazetesi'nin temsilciliğini yaptığım sırada Türklerin namaz kılmak için gittiği Şehitlik Camii'ne her cuma Türk büyükelçiliğinden iki kişi namaz kılmaya gelirdi, bunlardan biri Din Hizmetleri Müşaviri Abdülkadir Sezgin, diğeri ise Mehmet Ali Bayar'dı.’’
Allah kabul etsin de, yine de bunu siyasette kullanmasın!
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sevdiklerimize ayırmadığımız zamanı satın alamayacağımızı unutmadığımız zaman.