Siyah beyazlı renklere gönül veren bazı fanatikler,
Pascal Nouma adlı sempatik ama çılgın oyuncunun Beşiktaş'tan uzaklaştırılmasına tepki gösteriyorlar.
Gerekçeleri ise ligin bu kritik günlerinde takımın
Nouma'ya ihtiyaç duyuyor olması.
Centilmenlik palavra diye düşünüyorlar.
Türkiye liginin genel gidişatına ve Türkiye'de son yıllarda sporda da kendini gösteren Makyavelist felsefeye göre ilk anda haklı gibi duruyorlar.
Ancak değiller.
Çünkü olayın tarafları sadece Beşiktaş yönetimi ve
Nouma değil.
Üçgenin bir diğer köşesinde de Futbol Federasyonu ve Federasyon üzerindeki toplumsal baskı var.
Nouma'nın
‘‘Sevincini’’ göstermesinin ardından müthiş bir toplumsal tepki oluştu.
Devletin en tepesindeki Beşiktaşlılar bile sert tepki gösterdiler.
Beşiktaşlı Genelkurmay Başkanı dahi üyeliğini askıya almaktan söz edecek kadar öfkeliydi.
Bu yoğun tepki karşısında
Nouma'ya verilecek ceza, bir aylık hak mahrumiyetinden az olamayacaktı.
Hatta bu cezanın üç aya kadar çıkabileceği söyleniyordu.
Beşiktaş yönetimi,
Nouma ile ilgili kararını işte bu şartlarda verdi.
Zaten
‘‘asılacak’’ olan
Nouma'nın ipini kendi çekti.
Böylece son derece doğru bir hamleyle kaybı kazanca çevirerek kulübün saygınlığını kat kat artırırken, gelecekte benzer durumlarla karşılaşabilecek rakipleri için de yüksek bir çıta koydu.
Sakın kimse yanlış anlamasın; bu akılcılık Beşiktaş yönetiminin aldığı kararın saygınlığına gölge düşürmez. Tam aksine yönetim becerisine de ayrı bir saygınlık kazandır.
Beşiktaşlılar kızmak bir yana, kulüplerini bu derece
‘‘zekice’’ yöneten kişilere saygı duymalılar...
Bu istisna istismar getirir
EMEKLİLİK yaşını 65'ten 61'e düşüren yasal düzenlemenin, özellikle tecrübenin önem kazandığı Dışişleri'nde büyükelçiler düzeyinde büyük boşluk yaratacağı söyleniyor.
Doğrudur, tecrübe önemlidir.
Ancak ben Türkiye'nin
‘‘tecrübeli’’ büyükelçilerinin bugüne kadar
‘‘kuş kondurduğunu’’ görmedim.
Ya da kimseye haksızlık etmeyeyim, pek az gördüm diyeyim.
Buna mukabil aşağıda bekleyen pek çok genç diplomatın önü açılacak.
Bu açıdan ben bu yasayı sakıncalı görmüyorum.
Ancak düzenlemenin başka bir sakıncası var.
O da beraberinde getirdiği
‘‘istisna’’ maddesi.
Buna göre siyasi otorite
‘‘eğer isterse’’, bu sınırı kişiye özel olarak aşabilecek.
Türk siyasetinin tarzı
‘‘istemek’’ ve
‘‘kişiye özel’’ gibi iki unsurla birleşince ortaya büyük bir sakınca çıkıyor.
O da şu:
Yaş haddi yaklaşan büyükelçiler, iktidarlara yakın olmak isteyecekler. Bu yüzden de sona yaklaştıkça
‘‘devletin’’ değil
‘‘iktidarın’’ büyükelçisi olmaya başlayacaklar.
Şimdiye dek siyaset üstü kalmayı başarmış bir kurum olan Dışişleri de siyasallaşacak.
Bunu bir de yurtdışı temsilciliklerimize yollanan son genelgeyle birleştirirseniz, tasvir etmeye çalıştığım tablo daha net bir biçimde ortaya çıkacaktır.
Bu nedenle 61 yaş sınırı kabul edilebilir.
Keyfe keder istisna ise asla...
Eee yaşlandık artık
BİLMEM dikkat ediyor musunuz, gazetelerde giderek daha fazla sağlık köşesi yer almaya başladı.
‘‘Nasıl genç kalırız?
Kalbimiz sağlam mı?
Hayat veren detoks formülleri...’’
Bu başlıklar artık her gün gazetelerde.
Okurlar haklı olarak bu haberlerdeki artışın nedenini merak ediyorlar.
Hatta komplo teorileri bile üretiyorlar.
Boşuna kendilerini yormasınlar. Bu haberlerin çok basit bir gerekçesi var.
Gazete yöneticileri giderek yaşlanıyor.
Eskiden Hürriyet'in yazı işleri toplantıları çok keyifli olurdu.
Artık değil.
Ne zaman gelsem, kolesterol lipid anjiyo, yeni check-up teknikleri, by-pass'ta kaydedilen aşama, stent gibi asap bozucu meselelerden söz ediliyor.
Ertuğrul Abi bazen soruyor,
‘‘Niye toplantılara gelmiyorsun artık’’ diye.
‘‘İşim vardı’’ diyorum, ama asıl neden kendimi kötü hissetmem.
E haliyle bu toplantılardan sonra bol bol sağlık haberleri yapılıyor.
Başka hiçbir nedeni yok.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Her işini son dakikaya bırakanları eleştirenler, her işlerini son dakikaya bırakmadıkları zaman.