Paylaş
CEZAEVLERİNDE bir süre daha isyan çıkmasa, Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanlığı'ndan ayrıldığını düşünmeye başlayacaktım. İsyanlar başladı da, Hikmet Sami Bey'in koltuğunu muhafaza etmekte olduğunu anladım. Şaka değil. H.S. Türk tarihe döneminde en çok cezaevi isyanı çıkan adalet bakanı olarak geçti bile. Ancak bu kez isyanlar haklı. Bakan Türk, iki yıldır sürekli olarak ağzına doladığı ‘‘Af’’ kelimesiyle cezaevlerini yüksek gerilim hattına çevirdi. 1999 yılından bu yana sürekli bir af beklentisi var. Bakan Türk kimsenin aklında olmayan bir şeyi herkesin aklına düşürünce, hem cezaevlerinde, hem de cezaevinde yakını olanların evlerinde böyle bir beklenti oluştu. Bakan Türk'ün af meselesini ilk telaffuz edişinde affa şiddetle karşı çıkan ben olmuştum. Ancak daha sonrasında da bu mesele ağızlara o kadar sakız edildi ki, artık bir af kaçınılmaz. Bu bir af mı olur, yoksa infaz yasasında yapılacak bir değişiklikle cezalarda indirim olarak mı uygulanır bilemem. Ama bildiğim bir şey varsa, af meselesi cezaevlerinin ve dolayısıyla Türkiye'nin gündemindedir. Bunu gündeme sokan bizatihi Bakan Hikmet Sami Türk'tür. Bu pisliği en uygun, vicdanlarımızı en az rahatsız edecek şekilde temizlemek de onun görevidir. Başbakan'ın eşi istedi diye af meselesini gündeme taşıyanlar, artık geri dönüşü olmayan bir yolda olduğumuzu bilmelidirler.
ABD'li profesör, Sharon Stone'a söver mi?
PROFESÖR Orhan Kural, geçen cumartesi günü ‘‘Profesörler Hülya Avşar'a önce saldırıp sonra programına çıkarak şöhret olmaya çalışıyorlar. İşte Orhan Kural’’ diye yazmam üzerine, katıldığı bir televizyon programında, ‘‘Sevgili Altaylı böyle yazmış ama ben bilimsel çalışmalarımla hiç dikkat çekemedim. Ne zaman Hülya Avşar'la polemiğe girdim o zaman şöhret oldum’’ diye yanıt vermiş. Ben de tam bunu söylemiştim zaten. Orhan Hocam beni doğrulamış. Hülya Avşar'a saldıran şöhret oluyor. İyi de, Hülya Avşar'ın suçu ne? Suç yine bizde. Medyada. Suç yine bizde. Halkta. Bilime, düşünceye, gerçek sanata kimse kıymet vermiyor. Hayatımız magazin. Öyle olunca, bilim adamı, düşünce adamı, sanat adamı kendini toplum dışında itilmiş, ezilmiş hissediyor. Ve ön plana çıkmak için o da magazinden medet umuyor. Hülya Avşar'a sövüyor, İbrahim Tatlıses'i tiye alıyor. Ama iyi olmuyor. Çünkü Hülya Avşar bence bu ülkenin en iyi sinema oyuncusu. İbrahim Tatlıses bu ülkenin en müthiş sesi. Onların da iyi ve kötü tarafları var elbet. Dünyadaki bütün starlar, sanatçılar gibi olumlu ve olumsuz özellikleri. Ama her şeyin yeri ayrı. Bizde ise bilimin yeri olmadığı için her şeyi magazin hale getiriyor, herkesi ve her şeyi basitleştiriyoruz. Siz Amerikalı bir bilim adamının, kendini göstermek için Sharon Stone'a hakaret ettiğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü hepsinin yeri ayrıdır. Hepsinin kendine ait bir önemi vardır. Ama bizde birinin değeri sıfır olunca, ne yazık ki böyle tartışmalar oluyor.
Sonuçta her iki tarafa da yazık oluyor!
Tecavüzü yazarak kadınlara hakaret ediyormuşum
İŞTE bir kadın milletvekili. Ben iki gündür ‘‘Bir kadına tecavüz etmenin cezası, bir kadının bileziğini çalmanın cezasından daha az olmamalı’’ diye yazıyorum, kadın milletvekili, ‘‘Fatih Altaylı'nın 2 gündür tecavüz olayları ile ilgili yazılarını okudum. Hanım milletvekillerine hakaret etmeyi saygın bir gazetenin köşe yazarına hiç yakıştıramadım’’ diye yazıyor.
İşte değerli okurlarım. Biz bu yazıları, bu anlayıştaki insanları etkilemek için yazıyoruz.
İşimizin güçlüğünü siz tasavvur edin. Ben kadınları koruyalım diyorum, kadın milletvekili ‘‘Fatih Altaylı kadın milletvekillerine hakaret ediyor’’ diyor.
Ve ekliyor: ‘‘Bu soruyu yalnız kadınlara değil, erkek milletvekillerine de sormanız gerekir. Onlar bu konuda bizden daha mı az duyarlı olmalı?’’
Hanımefendi, hanımefendi, Meclis'tesiniz. Kadınsınız. O milletvekilleri ile yan yana çalışıyorsunuz.
Zahmet ediverin de siz sorun lütfen. Ben diyorum ki: ‘‘Erkekler anlamıyor. Bari kadınlar öncülük etsin.’’
Merak etmeyin hanımefendi. Ben de en az sizin kadar hesap biliyorum. Erkeklerin desteği olmadan olmaz ama ‘‘Kadınlar erkekleri etkilesin’’ diyorum.
Ve bana bu satırları yazan hanımefendi son satırda, ‘‘Bu maddenin değiştirilmesi için gereken ne varsa yapmaya hazırım’’ diyor.
Bu konuda bir görevi olabileceği son satırda aklına geliyor.
Ona da şükür.
‘‘Bu milletvekili kim?’’ diyorsunuz..
Esvet Özdoğu. DSP Ankara Milletvekili. Beni şikáyet etmek için bile olsa konuya ilgi göstermesi güzel.
Diğerlerinde o da yok.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Mülk, Adalet'in temeli haline getirilmediği zaman...
Paylaş