Adı Sevinç'miş

NOUMA'nın basın toplantısını gülerek izledim. Yapılan rezilliğe bir kılıf aradılar.

En müthiş sözü Sinan Engin söyledi: ‘‘Nouma sevincini gösterdi.’’

Nouma'
nın cinsel organına ‘‘Sevinç’’ adını taktığını bilmiyordum.

Adı ne olursa olsun bunu hepimize göstermek zorunda değildi.

Aslında bu durum bir ilk değil.

Yıllar öncede galiba Fenerbahçeli Bahtiyar şortunu indirip bir bölgesini tribünlere teşhir etmişti.

Ama o zaman buna ‘‘sevinç’’ demek kimsenin aklına gelmemişti.

İşin gırgırı bir yana, Nouma'nın yaptığı gerçekten ayıp. Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili çok sevdiğim bir dostum ve gerçek bir ‘‘centilmendir’’.

Açıkçası onun Nouma'nın bu rezilliğini Beşiktaş'la birleştireceğine hiç ihtimal vermiyorum.

Ve bir okurumun bana yazdığı satırları Sevgili Serdar'a aktarmak istiyorum:

‘‘Hafta sonu eşim, Fenerbahçeli bir arkadaşım, eşi ve 7 yaşındaki çocukları ile Beşiktaş-Fenerbahçe maçını izliyorduk. Bildiğiniz gibi 1. gol oldu ve Pascal Nouma elini şortunun içine, edep yerine soktu. Arkadaşımın 7 yaşındaki çocuğu bunun ne anlama geldiğini sorduğunda yanıt veremedik’’

Okurum arada bunun cezalandırılması için talepte bulunuyor, o bölümü yazmıyorum ama devamı önemli:

‘‘Sinan Engin dün akşam spor programlarına bağlanarak, Fenerbahçe yöneticilerinden özür dileriz, bu konuyu kapatalım, dedi. Sinan Bey gelsin bizim hanımlardan, o rezaleti izleyen milyonlarca kişiden ve bunun ne anlama geldiğini anlamakta zorluk çeken 7 yaşındaki çocuktan özür dilesin.’’

Gerçekten de Nouma'nın yaptığı rezalet Nouma'yı bağlar. 100. yılında şampiyonluğa koşan Beşiktaş'ı değil.

Ama bu rezalete sahip çıkmak ve korumak, işte Beşiktaş'ı asıl zor duruma düşürecek olan budur.

Serdar Bilgili gibi gerçek bir centilmen tarafından yönetilen Beşiktaş gibi kulübün sahip çıkması gereken en son şey Nouma ve onun ‘‘Sevinç’’idir.

Yeni stratejik ortak Kürtler


TÜRKİYE ile yaşadığı hayal kırıklığı ABD'yi bölgede yeni arayışlara yöneltti.

Gerçi Irak'ın ele geçirilmesinden sonra Türkiye'nin bir önem kaybına uğraması zaten kaçınılmazdı ama önem kaybı ile güven kaybı birbirine paralel gelişince Türk-Amerikan ilişkileri çok ciddi biçimde zedelendi.

50 yıldır ABD'nin bölgedeki en güvenilir müttefiki olan Türkiye hakkındaki görüşler hızla değişti.

Amerikan yönetimi Türklerden ‘‘umduğunu bulamadığını’’, buna mukabil Kürtlerde ‘‘umduğundan fazlasını bulduğunu’’ Washington'da yüksek sesle söylüyor.

Tezkerenin Meclis'te reddedildiği güne kadar Amerikan yönetiminin niyeti Irak'ın işgalinde Türkiye'yi destek noktası olarak kullanmak ve gerektiği yerlerde ortak harekát imkánlarını zorlamaktı. Amerikan planında Irak'ın geleceğinde 3 ülkenin söz sahibi olması öngörülüyordu. Bunlardan ikisi İngiltere ve ABD idi. Diğeri ise muhtemelen Türkiye olacaktı. Tezkerenin reddi bu planı suya düşürdü. Ve birdenbire Kuzey Irak'taki Kürtler ne kendilerinin beklediği, ne de Amerika'nın planladığı bir şans yakaladılar. Kürtler bu şansı iyi kullandılar. ABD ile hiç kimsenin yapmayacağı oranda bir işbirliği içine girdiler. Irkdaşlarına değilse de, yurttaşlarına silah doğrulttular. Şimdi öğreniyoruz ki, Washington Barzani ve Talabani'ye bağlı Kürt grupların kendilerine verdiği servisten son derece memnun.Hele hele işgal ettikleri Kerkük ve Musul'da da ABD'nin arzularına dışına çıkmamaları, düne kadar ABD tarafından ‘‘güvenilmez ve başıbozuk’’ bulunan bu grupların değerini arttırdı. ABD bölgede güvenilir yeni bir ‘‘partner’’ bulmanın sevinci içinde. Amerikan yönetimi şimdi Kürtleri ‘‘mükafatlandırmak’’ için formüller arıyor. Bu formüllerin Türkiye'nin pek hoşuna gitmeyeceğini ise herkes biliyor.

İsrailli meslektaşına Gül’den rica


TÜRK-Amerikan ilişkileri tarihinin en bozuk dönemini yaşıyor.

Ben o günleri bilmiyorum ama bilenler 1974'teki büyük krizde bile ilişkilerin bundan daha kötü olmadığını söylüyorlar. En azından bugünkü durumun Türkiye açısından daha kritik olduğu söyleniyor. Türkiye'de bunun farkında ve ilişkileri bozanlar şimdi tamir için uğraşıyorlar..

Fakat ABD'deki kırgınlık çok fazla. ABD'nin bugün dünyada en güvenmediği iki ülkeden biri Türkiye. Bu nedenle de Türkiye krizi aşmak için ABD'de muhatap bulmakta dahi zorlanıyor.

‘‘Şu ilişkileri düzeltelim’’ mesajı vermek için bile ilişki kurulamıyor.

Bu ortamda İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom Türkiye'ye geldi.

Bu ziyaret sırasında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İsrailli meslektaşından çok önemli bir ricası oldu. Gül, Şalom'dan Türk-Amerikan ilişkilerinin düzeltilmesi için ‘‘yardım’’ talebinde bulundu ve İsrail'in Türk hükümeti ile Amerikan yönetimi arasında arabuluculuk yapmasını istedi.

AKP hükümeti şimdi İsrail ile ilişkileri sıkılaştırmak istiyor.

Çünkü hem ABD kapısını, hem de Irak kapısını bu yolla açacak gibi görünüyor.

İsrail ise gelişmelerden mutlu. İsrail'de bugün en çok konuşulan konu bugünkü İsrail yönetiminin etkin isimlerinin büyük bölümünün Irak kökenli Yahudiler olması.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Kıbrıslı muhalefet partileri, çözümsüzlük konusunda Rumları da Denktaş kadar kusurlu bulacak kadar vatansever olduğunda.
Yazarın Tüm Yazıları