ABD tarafından kurulan ve Irak yönetimi olarak adlandırılan ‘‘Geçici İdare Konseyi’’nden gelen açıklamalar Türkiye'de kafaları karıştırıyor.. Bir tarafta ABD Türkiye'nin Irak'a asker yollamasını istiyor, diğer tarafta ABD'nin kurduğu Konsey'in ve bu konseyin altında çalışan hükümetin üyelerinden bazıları Türkiye asker yollamasın diyor. Bu da haliyle Türkiye'deki kafaların karışmasına neden oluyor.Bu konu ABD'nin de derdi. Gelişmeleri kısaca özetleyeyim de bu karışık durumu siz de çözün. ABD, Irak'ı işgal ettikten sonra buraya ‘‘Genel Vali’’ yetkileriyle donattığı Jay Garner'ı atadı. Uzun zamandan beri Irak meselesiyle ilgilenen ve Saddam döneminde başta Kürtler olmak üzere Irak'taki muhalif gruplarla yakın ilişkisi olan Garner, geçmişten tanıdığı ve Irak'ta toplumsal tabanı olduğunu düşündüğü 5 kişiyi konseye aldı. Bunlar Irak Ulusal Kongresi'nin Başkanı ve Pentagon'un adamı Ahmet Çelebi, Pentagon'un nefret ettiği ama CIA'nın adamı olan Irak Ulusal Şûrası lideri Ayet Alavi, Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nin siyasi lideri Abdülaziz El Hakim (ağabeyi geçtiğimiz günlerde bir suikast sonucu öldürülen Şii lider) ve iki tanıdık isim Mesut Barzani ile Celal Talabani. Garner'a göre Irak'ı bu beş kişiyle elde tutmak ve yönetmek mümkündü. Jay Garner çuvallayıp, yerine devlet adamı kimliği ağır basan Paul Bremer atanınca Konsey'in yapısı değişti. Irak'taki çeşitli etnik veya dini grupları temsil eden 20 yeni üye konseyde ağırlık kazandı. Garner'in dayandığı ve Irak'ın yeni sahibi olma hayalleri kuran bu 5'li oluşum şimdi tedirgin. ABD'nin politika değiştirdiğini ve Irak'ta yıllardır hayalini kurdukları gücü ele geçiremeyeceklerini düşünen bu grup, Türkiye'nin asker yollamasına bazen açıkça, bazen ise ima yoluyla karşı çıkıyorlar. ABD ise bunlara güvenerek geleceğin Irak'ını inşa edemeyeceğini anlamış durumda. Garner'in bu beşlisi, şimdi ABD'nin de Irak'tan bir an önce çekilmesini talep ediyorlar. Çünkü ABD'nin kendilerine güvenmediğini anlamış vaziyetteler. Türkiye'nin asker yollama kararı, aslında Irak'ı gelecekte kimin yöneteceği konusunda da belirleyici olacak. Bu yüzden de Türk askeri şimdi Irak'ta iç politika malzemesi. 28 Şubat tipi tekzipEMEKLİ Orgeneral Çevik Bir ile Teke Tek'te konuştuk. 28 Şubat'la ilgili pek çok soruma yanıt verdi. Vatan Gazetesi'ndeki dizide kendisine yöneltilen iddiaları sordum, yanıtladı. Program sırasında bir şeyi sormayı unuttum. Türkiye Gazetesi'nin patronu Enver Ören'i çağırıp fırçaladığı iddiasını program bittikten sonra sorabildim. ‘‘Doğru’’ dedi, ‘‘Enver Ören'i aradım. Kalkıp Genelkurmay'a geldi. Ama konunun 28 Şubat'la şunla bunla álákası yoktu.’’‘‘Neyle álákası vardı’’ diye sordum. ‘‘Bir yazarları emekli bir kuvvet komutanı ile ilgili olarak çok çirkin bir iddia ortaya atmıştı. Bunun için aradım. Geldi. Geldiğinde bayağı korktuğu belliydi. Kendisine o iddiaların yalan olduğunu gösteren belgeler gösterdik. Konuyu öğrenince rahatladı. Epey sohbet ettik. Sonra gitti ve yalan haberi de düzelttiler. Hepsi bu’’ dedi. Enver Ören hayatta. Doğru değilse, doğru değil der. Hangisi israf FORMULA 1'in Türkiye'de yapılmasına olanak sağlayacak anlaşmanın imzalanması ve pistin yapımına başlanması ile birlikte benim 1980'li yılların ortasından beri gördüğüm bir rüya gerçekleşme aşamasına geldi. Bu işin değerini ilk anlayan rahmetli Turgut Özal olmuştu. Sonra Ecevit hükümetinde konu bir daha canlandı. Dönemin Turizm Bakanı Mumcu sahip çıktı ve ilk adımlar atıldı. Sonrasında Başbakan Erdoğan ve Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin büyük destek verdiler ve bu aşamaya gelindi. Şimdi birtakım muhalifler türedi. Bunların bazıları benim meslektaşım. Hatta çoğuyla aynı medya grubunda yazıyoruz. Bu işe karşı çıkıyor, bunun israf olduğunu söylüyorlar. Bu kafa çağdışı bir kafa. Her türlü yeniliğe kapalı, Türk insanının tek tip giyinip, 2 silindirli Trabant otomobile binmesini isteyen ama bunu yazmaya korkan kafalar. Yapılacak pisti yılda 1 kez yapılacak bir yarıştan ibaret zanneden kafalar. Oysa Türkiye, bir otomotiv ülkesi olmaya çoktan soyundu. Bir otomotiv ülkesi düşünün ki, bırakın yarışı otomobillerin testlerini yapmaya yarayacak tek bir pisti bile yok. Avrupa'da her ülkede onlarca yarış pisti var. Bu kafalar Türkiye'de ilk kez bir yarış pisti yapılacak olmasını israf sayıyorlar. Ne o, 50 milyon dolar harcanacakmış. Orada her yıl yapılacak yarışlarla sağlanacak gelir ve bunların yayınlanmasıyla yapılacak tanıtımın farkında bile değiller. Ama zaten onların meselesi 50 milyon dolar değil ki!Onlar çağdaşlığa, yeniliğe, kendi küçük kafalarında olmayan her şeye karşılar. Mesele sokağa atılan para olsaydı tek başlarına 9 milyar dolar, yani 180 Formula 1 pisti parasını iç eden Uzanlar'ı yazarlardı. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Yazarlardan sadece yazdıklarının değil yazmadıklarının veya yazamadıklarının da hesabı sorulduğu zaman.