HÜRRİYET'in gündeminde en ‘‘garipsediğim’’ olay, hükümetin üniversitelere attığı son ‘‘kazık’’la ilgili olandı.
Hükümet ani bir kararla üniversitelerin ‘‘araştırma fonlarına’’ el koymuştu.
Zaten araştırma yapacak parayı bulamayan, zaten araştırma yapana enayi gözüyle bakılan bir ülkede, üniversitelerin üç kuruşuna göz ve el koymanın bir manası yoktu ama rektörlerin tepkisine bakılırsa haber gerçekti. Hükümet, bizim üniversitelerin üç kuruşluk ‘‘araştırma fonlarına’’ el koyadursun, ben size ABD'deki bir üniversiteden birkaç rakam vereyim de, üniversite ne demek, gelişmişlik ne demek görün.
Vereceğim rakamlar ABD'nin en iyi üniversitelerinden birine, Harvard'a ait. Harvard Üniversitesi'nin 2003 yılı geliri 2.5 milyar dolar. Aynı yıl için üniversitenin giderleri toplamı 2.4 milyar dolar. 2003 yılı sonu itibarıyla Harvard'ın bağışlar yoluyla elde ettiği varlıklar toplamı ise 19.3 milyar dolar. Bunlar size üniversitenin büyüklüğü hakkında bir fikir vermiştir. Gelelim bizim üniversitelerde ‘‘artık’’ olmayan ‘‘araştırma fonlarına’’.
Harvard Üniversitesi'nin 2003 yılında araştırmalar için ayırdığı toplam para 522 milyon 105 bin dolar. Bu araştırmaların 127 milyon 970 bin dolarlık bölümü, özel kuruluşların veya üniversitenin kaynaklarıyla finanse edilmiş.
Geri kalan 394 milyon 135 bin dolarlık kısmı federal bütçeden gelen kaynaklarla sponsor edilmiş.
Yani bir anlamda devlet bu araştırmaları üniversiteye ısmarlamış ve 394 milyon dolarlık kaynağı araştırma yapılması için üniversiteye aktarmış. Böylece üniversitenin elindeki fonlara el koymak bir yana, üniversiteye fon aktarımı yapılmış.
Üstelik de bu sadece bir tek üniversite. ABD'deki üniversite sayısı göz önüne alınırsa araştırmaya ayrılan kaynağın ve buraya sadece federal hükümet tarafından aktarılan paranın miktarı üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir.
Bazıları diyebilir ki, ‘‘Kardeşim bizdeki üniversiteler araştırma mı yapıyor?’’
Yeterince yapmıyor olabilirler.
Ama Türkiye'yi çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak isteyenlerin yapması gereken, araştırmayı teşvik etmektir. Zaten az olan araştırmalara ayrılan kaynağı kesmek değil.
Vergiler, Anayasa Mahkemesi yolunda
BİR işçi emeklisi, dünkü yazımla ilgili bir faks yolladı. ‘‘Ben çalıştığım şirkette 25 yıl boyunca büyük sıkıntılar yaşayarak Maltepe'de bir ev sahibi oldum. 10 yıl bu evde oturdum. Emekli olduğum 1995 yılında emekli ikramiyemle hem ek gelir olsun hem de çalıştığım yere yakın olsun diye ikinci bir ev aldım. İlk evimi de kiraya verdim. Hay o ikinci evi almaz olaydım. Çünkü emekli işçinin şayet bir evi varsa devlete vergi ödemiyor. Şayet yanılıp da ikinci evi aldıysa yandı gülüm keten helva. Sen misin tasarruf edip ikinci evi alan. Devlet hemen cezayı kesiyor ve iki evinizden birden vergi alıyor. Ara sıra canı sıkılınca bir de ek vergi koyuyor ki, kaymaklı ekmek kadayıfı olsun.
İkinci evi ek gelir olsun diye kiraya veriyorsun. Bu kez de dükkán değil, ev aldığımız için cezalandırıldık. Ev kirası gelirinden muafiyet az olunca bakın kira geliri ne oluyor? İki aylık kira eskiyen apartmanın bitmek bilmez yenilenme çalışmalarına, iki aylık kira gelir vergisine, iki aylık kira da kira zamanında yatırılmadığı için enflasyona gidiyor.’’
Motorlu Taşıt Vergileri ile ilgili şikáyetler ise binlerce...
130 bin Euro'luk otomobilin birkaç misli vergi ödeyen 30 bin Euro'luk araçlar, iki yıllık vergisi aracın değerini aşan oranlar... Her türlü saçmalık. Tek iyi haber ise CHP'den geldi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç aradı.
Motorlu Taşıtlar Vergisi'ni Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyorlar. Anayasamızda bir damla ‘‘eşitlik ilkesi’’ var ise bu yasa oradan döner.
Bazıları adam olamaz!
NE zaman adam oluruz köşelerini herkes kendine göre yorumluyor ve burada yazılan üç beş kelimeyi ‘‘öznelendirmeye’’ çalışıyor.
Hal böyle olunca da komik ve saçma ötesi yaklaşımlar oluyor.
Birkaç gün önce burada başarısız yöneticilerin görevi bırakması ile ilgili bir küçük ‘‘Ne zaman adam oluruz’’ notu vardı.
Tek hedefi, iki yılda Galatasaray'ı çökme noktasına getiren Özhan Canaydın'dı.
Ama ruh hastaları olayı inanılmaz noktalara taşımaya çalıştılar.
Bilsinler ki, biz bu saçmalıklara gülüyoruz.
O kadar.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İnternet siteleri, işsiz gazetecilerin şantaj ve yalan yoluyla iş bulma aracı haline getirilmediği zaman.