TÜRKİYE, 3 Ekim’de Avrupa Birliği ile müzakerelere başlayabilmek için, Gümrük Birliği Anlaşması’nın 10 yeni üyeyi de kapsayacağını tescil eden bir ‘ek protokole’ imza atmak zorunda.17 Aralık Zirvesi’nden çıkan sonuç bunu ‘emrediyor’.AB’ye göre bu ‘şart’.Ancak bu şart bile Avrupa Birliği’nin aslında nasıl çifte standartlı, nasıl ikiyüzlü bir tavır içinde olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü aslında böyle bir gereklilik yok. Neden mi yok. Anlatayım. Hatırlayacaksınız, 1995 yılında AB yine küçük bir genişleme süreci yaşamıştı. İsveç, Finlandiya ve Avusturya, 1995 yılında AB’ye ‘tam üye’ olarak o yıl katılmışlardı. Bu üç ülke de Ankara Anlaşması’nda taraf olmadıkları için, aynen son katılan 10 ülke gibi Türkiye ile Gümrük Birliği konusunda da ‘taraf’ değillerdi.Yani bu 3 ülkenin Türkiye ile Gümrük Birliği yapabilmeleri için AB mantığına göre ‘ek protokol’ yapmaları gerekiyordu.Ancak o dönemde AB Komisyonu da, AB liderleri de böyle bir protokolden hiç söz etmediler. ‘Ek’ bir protokol yapılmadan Avusturya, İsveç ve Finlandiya da Türkiye ile Gümrük Birliği’ne dahil oldular. AB o dönemde de böyle bir ‘ek protokol’ isteseydi Türkiye açısından bir sorun yoktu. Çünkü Türkiye’nin bu üç ülkeyle de diplomatik ilişkisi vardı. Her nedense o zaman istenmeyen ek protokol 2004 yılında istendi. Çünkü buradaki amaç Gümrük Birliği falan değil, Türkiye’yi ‘tanımadığı’ Kıbrıs Rum Kesimi’ni Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımaya zorlamak, ‘Rum masturbasyonunu’ AB eliyle yaptırmaktı. Şimdi 2 hafta içinde Türkiye ek protokolü imzalayacak. Ancak yapılması gereken Avusturya, Finlandiya ve İsveç’le Gümrük Birliği’ni yürürlükten kaldırmak. Ve AB liderlerine dönüp, ‘Kusura bakmayın bu ülkelerle yapılmış ek protokolümüz yok’ demek. Akşam’ın asparagasçılığı tescilliAKŞAM Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni sevgili arkadaşım Serdar Turgut önceki günkü yazımda ‘zeká pırıltıları’ bulduğu için sevinmiş. Gerçi daha sonra gazetenin ‘gerçek yöneticileri’ tarafından sansüre uğratılan yazısı daha ağır ama ‘sıkletimde olmadığı’ için Turgut’a bu konuda bir yanıt vermeyeceğim. Ama Serdar yine uzmanlık alanı dışına taşıyor. Ben Serdar’ın aklından hiç bir zaman şüphe etmedim. Tek sorunu aklının biraz aşağılarda olmasıydı. Hazır akıldan söz etmişken, Turgut’a haber değerlendirirken de aklını biraz yukarılara almasını tavsiye ediyorum. Çünkü Akşam giderek bir asparagas gazetesi oluyor. Doğan Grubu ile ilgili yaptıkları ‘asparagas’ ilk vukuatları değil çünkü. Daha önce Akşam muhabiri Yıldıray Yılmaz, şarkıcı Shakira’nın uçağına ‘asılsız bomba ihbarı’ yaptığı için gözaltına alındı ve şimdilerde 30 ay hapis istemiyle tutuksuz yargılanıyor. Yanılmıyorsam aynı muhabir Başbakan’ın uçağına mescit yapıldığı yolunda bir ‘palavraya’ imza atmış daha sonra bunun da asparagas olduğu ortaya çıkmıştı. Bu mu Serdar’ın ‘zeká dolu’ gazeteciliği. Serdar benim yazıma gülmüş. Ben de onun gazetesinin düştüğü duruma gülüyorum. NOT: Doğan Grubu ile ilgili düzmece haberi yapan muhabirin kimliği merak konusu olmuş. Çünkü bu yalanı Akşam Gazetesi imzasız bir haber olarak kullanmış ve haberin sorumluluğunu gazete üstlenmişti. Merak edenler için açıklayayım; düzmece haberi yapan muhabir Reşat Uzun isimli bir kişi. Bu kişiyle ilgili bütün belge ve bilgileri, talepleri üzerine Basın Konseyi’ne ilettim. Umarım gereği yapılır. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Kötülük gibi görünen bazı şeylerin uzun vadede iyilik olduğunu anladığımız zaman.