20 bin dolara vatandaşlık Hamdi Akın'ın fikri

BEN dünkü yazımda, ‘‘Kim bu 20 bin dolara Türk vatandaşlığı satma önerisini yapan. Olsa olsa hayali ihracatçıdır’’ deyince, Hamdi Akın aradı.

‘‘Tamam siz Galatasaraylısınız, ben Fenerbahçeliyim ama bu kadar da yapmayın canım’’ diye takılarak...

20 bin dolara Türk vatandaşlığı satma önerisini Davos'ta Başbakan Gül'e götüren Hamdi Akın olmuş.

Gerekçelerini anlattı:

‘‘Aslında bu fikri Green Card'dan yola çıkarak tasarladık. Türki cumhuriyetlerde ve Rusya'da son yıllarda müthiş zengin bir kitle oluştu. Bunlar genelde kara veya daha yumuşak bir terimle kayıt dışı para sahipleri.

Bunların alabilenleri zaten Amerikan pasaportu alıyorlar.


Ama Türkiye'nin coğrafi avantajları nedeniyle bunlar arasında Türk vatandaşı olmak isteyen de çok.

Bunlar İstanbul'da, Antalya'da yaşamak, ev, mülk almak istiyorlar. Türkiye bunlar için güvenlik açısından da rahat. Daha çok bunları düşündüm.’’

‘‘Kara veya kayıt dışı para sahiplerinin Türkiye'ye gelmelerinin sakıncası olmaz mı?’’
diye sordum.

‘‘Bu paraya dünyanın bütün ülkeleri kucak açıyor. Herkes için sakıncısız da, bize mi sakıncalı’’ dedi haklı olarak ve ekledi: ‘‘Gelsin biz o parayı burada yatırıma dönüştürürüz, Onlar da rahatlarlar.’’

Akın,
bu fikri sadece oradan gelmesi muhtemel para sahipleri için de düşünmüyor:

‘‘Bölgemiz gergin. Afganistan, Irak, Pakistan. Buralarda rahat edemeyen sermaye sahipleri için, Müslüman Türkiye iyi bir kapı. Kendilerini rahat hissedebileceklere bir yer. Onlar da gelebilir’’ diyor.

Bununla da yetinmiyor:

‘‘Yarın öbür gün Irak'tan bir göçle karşılaşırsak, bu 20 bin dolar tarifesi elimizde bir koz da olacak. 200 bin kişi mi geldi. ABD'ye, Birleşmiş Milletler'e bakın kardeşim bu kadar adam geldi tarife bu diyebileceğiz. Yıllardır Türkiye göçmen alır, vatandaş alır. Bari bunu paraya çevirelim.’’

İşadamı Hamdi Akın'ın hesabına göre, Türkiye 1 milyon civarında bir ‘‘vatandaşlık satışı’’ yapabilir.

Bunun parasal karşılığı olan 20 milyar dolar ise ekonomiye büyük rahatlık sağlar.

NOT: Hamdi Akın'la konuştuktan sonra son yıllarda Türk vatandaşlığına kaç kişinin geçtiğine baktım. 1993 yılından bugüne, son on yılda 250 bin 402 kişi Türk tabiyetine geçmiş.

Yıldız Kenter'den Kültür Bakanı'na


SANATÇI Yıldız Kenter, Kültür Bakanı Çelik'in İstanbul Üniversitesi Konservatuvarı'na yaptığı haksızlıkla ilgili yazımı okumuş.

Enfes bir faks çekmiş. Aynen yayınlıyorum:

‘‘Sevgili Fatih Bey. Az önce Yeşilköy Havaalanı'nda, Hürriyet Teke Tek'te İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ile ilgili yazınızı okudum: ‘Bakan Çelik YÖK'e kızdı, acısını konservatuvardan çıkardı.'

Yüreğim acıdı bir kez daha. Şaşırdım da.

Çünki Sayın Hüseyin Çelik iki üç hafta kadar önce hastanede aradı, geçmiş olsun dileklerini iletti. Çok duygulandım tabii. Büyük bir nezaketle emriniz var mı diye sordu. Hemen atladım. Ricam var efendim dedim. Vahidettin Konakları ve konservatuvar serüvenini özetledim.

Biraz daha açarak yineliyorum: O zamanki Maliye Bakanı Sümer Oral'ı konservatuvar konusuyla ilgili olarak üç kez ziyaret ettim, ricalarda bulundum. Son gittiğimde ‘Yalvarıyorum' dedim. ‘Giderayak gerçekten pırıltılı bir şey yapın, genç sanatçı adaylarını abdesthane aralıklarında, koridorlarda, merdiven altlarında egzersiz yapmaktan kurtarın. Onlara daha rahat çalışıp, daha üretken olabilecekleri, aydınlık, oksijeni bol mekánlar verelim. Bu çocukların hepsi nefesleriyle çalışan çocuklar çünkü. Ne olur burayı da elimizden kaçırmayalım.'

‘Nereye kaçıyor' dedi. ‘Benim imzam olmadan.'

Durumu yüzde doksan beş olumlu değerlendirdiğini, üç dört güne kadar yanıt alabileceğimi söyledi. Sevindim, teşekkürler ettim.

Sonra on beş gün her gün aradım. Ne özel kalemine, ne kendilerine ulaşmam mümkün olmadı. Bir kez daha ülke gerçeğinin acısını yaşadım. Bir kez daha kendimi toz zerresi gibi hissettim.

Düşünüp duruyorum, o yüzde doksan beş olumlu iyi de, o yüzde beş ne, gelip takıldığım ve kaçıncı kez elden kaçırdığım? Bilemiyorum...

Sayın Hüseyin Çelik'in YÖK Başkanı'na öfkelenip, bin küsur yetenekli parlak çocuğumuzu harcayacağına inanmıyorum. Umudumu tümden kaybetmek istemiyorum.

Sevgili Altaylı, izninizle sütununuzdan Sayın Çelik'e sesleniyorum:

Sayın Bakan lütfen beni bekleyin. Avusturya ve Almanya oyunlarımı bitirip hemen ziyaretinize geliyorum. Şu ara kişisel çekişmeler bir yana yalnız çocuklarımızı düşünüyorum. Sizin de aynı duygular içinde olduğunuza inanıyorum. Güveniyorum... Saygılarımla... Yıldız Kenter.’’


NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Hiç değilse kültür bakanları sanatçıların telefonlarına çıktığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları