2003 yılından bu yana Çayyolu’nda organik gıdalar ve geleneksel damak tadına uygun ürünleri Ankaralılarla buluşturan Köy Evi’nin sahibi Pınar Ataç, işini keyif alarak yaptığını ifade ederek, Köy Evi’ni açmaktaki en önemli amacının "Unutulan geleneksel damak tadlarımızın büyükşehirde kolay şekilde teminini sağlamak ve bu tadları yaşatmak" olduğunu söyledi.
Kendi evinde tüketemeyeceği hiçbir ürünün satışını yapmadığını belirten Ataç yaptığı işi, "Ticari kaygı fazla olmazsa çok keyif veren insanlara faydalı olmanın neşesini taşıyacağınız bir iş" sözleriyle tanımladı. Türkiye’nin birçok ilinden getirdiği doğal ve organik ürünlerin satışını yapan Ataç, yaşadıklarını ve Köy Evi’ni şöyle anlattı:
Her bölgenin meşhuru
"Dükkanı açmaya karar vermeden önce bir gün memleketim Akçakoca’dan domates getirmiştim. Bir arkadaşımın oğlu, ’Pınar teyze ben hiç domates ağacı görmedim. Acaba nasıl bir ağaç’ dedi. Çocuklarımız artık domatesin bile ağaçta yetiştiğini düşünüyor. Doğaya çok yabancı kalındığı da açık. İnsanların bu ihtiyacı gözönüne alındığında bir anlamda da dükkanı açmaya böyle karar verdik. Ben eski bankacıyım ama benim bankacılık yaptığım dönemle, bu dönem arasında çok ciddi bir fark var. Kendi isteğimle bankacılıktan ayrıldıktan sonra eşimin de tavsiyesiyle bu dükkanı açtık. Hangi bölgenin nesi meşhursa onları getirmeye çalışıyoruz. Yöresel tatları insanlara sunma gayretindeyiz.
Doğal ürünler
Ülkemizdeki tarım şekli ciddi bir sıkıntı haline geldi. Biz de master sertifikası olan çiftliklerle çalışmaya başladık. Burada genel olarak yaş sebze-meyve, organik tarım ve temizlik malzemeleri ürünleri satıyoruz. Kimyasal içeriği çok yüksek olan temizlik ürünlerinin insan sağlığına zararları ortada. Biz bu yıldan itibaren tamamen organik olan temizlik maddelerini müşterilerimize sunmaya başladık. Balıkesir’den nohut, Malatya’dan kan üzümü, Çanakkale Biga’dan pirinç, Çorum’dan yerli ceviz, Bursa Gemlik’ten zeytin getiriyoruz. Bunlarla birlikte sattığımız diğer ürünlerin de hepsi organik ve taze.
Denenmiş ürünler
İleride servis anlamında da faaliyet göstermek istiyorum. Örneğin taptaze sebzeleri en doğal halleriyle satıyoruz, şimdilerde de bunların yemek olarak servisini yapmak istiyoruz. Örneğin Balıkesir’den getirdiğimiz ve çok beğeni toplayan nohutu satmakla birlikte aynı zamanda müşterilerimize yemek olarak da servis etmek istiyoruz. Dükkanımızda sattığımız her ürün bizim ve müşterilerimiz için çok özel. Tedarikçilerimizin gönderdikleri numuneleri evde test etmeden satışa sunmuyoruz zaten. Müşterilerimizin damak tadını artık az çok bildiğimiz için onların damak tadına hitap eden doğal ürünler satıyoruz. Dükkana ürün alırken de çok seçici davranıyorum. Ticari kaygıdan çok içimizdeki o amatör ruh hala canlı.
Doktor bir müşterimiz vardı uzun zamandan beri Osmanlı çileği reçeli arıyormuş. O dönem bizde de aradığı reçelden bulunuyordu. Tavsiye üzerine gelip bizi bulmuş. Reçeli aldıktan sonra dükkanın kendini çocukluğuna götürdüğünü söyleyerek ’Ben küçükken dedem kapının önünde çilek toplardı. Onun kokusu ikinci kata kadar gelirdi. Artık onu yaşayamaz olduk. Burada onu yaşıyorum’ dedi. ’Güzellikler özümüzde saklıdır’ sloganıyla hareket ediyoruz. Bu anlamda da insanlar kendilerini burada evlerinde gibi hissediyorlar.
Hayalini kurduğum yerdeyim
BURASI uzun süre hayalini kurduğum bir mekandı. İşi severek yaptığım için de keyif alıyorum. Müşterilerin bize geri dönüşünden de çok memnunum. Müşteriler burada her ürünün doğal olduğunu bilerek ve gönül rahatlığıyla alışveriş ediyorlar. Dükkanı açtığımız günden bu yana geçen altı yıllık sürede iki çocuk dünyaya getirdim. Bazen dükkana uğrayamadığım zamanlar oldu. Ama burada öyle hoş temeller atmışız ki, müşterilerimiz hep yanımızda oldu. Bizi bırakmadılar.