PaylaÅŸ
Nihayet dün TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç 39. genel kurul toplantısında iş dünyasının ortak kaygısını çok açık bir biçimde ifade etti.
"İş dünyasında en çok tartışılan konular arasında 2009'un ilk çeyreği bitmeden yeni bir küresel iflas dalgasının gelip gelmeyeceği yer alıyor" dedi.
Ve arkasından böyle bir ortamda hükümetin daha çok düşünmesi ve toplumun değişik kesimleriyle daha çok görüş alışverişinde bulunmasının şart olduğunu dile getirdi.
Umarım Koç'un AK Parti hükümetinin ekonomi politikalarına ilişkin bence yerinde tespit ve eleştirilerinden dolayı hükümet ve iş dünyası arasında yeni bir polemik çıkmaz. Çünkü eleştirilerinin amacı gerçekten de iş dünyasını epeydir tedirgin eden global ekonomik krize karşı yeterli tedbirlerin -en azından bundan sonra- alınmasını sağlamak.
Biliyorum Başbakan Tayyip Erdoğan iş dünyasının hükümetin kriz yönetimine ilişkin eleştirilerine katılmıyor. Arada apaçık bir değerlendirme farkı var.
Zaten Türkiye'de global ekonomik krizin hiç gereği yokken bir güven krizine dönüşmesinin sebebi de bu.
İş dünyası "Bu kriz bildiğimiz krizler gibi değil dalga dalga üstümüze geliyor, tedbir alalım" derken Erdoğan'ın ısrarla "teğet geçecek" söylemi tutturması hükümetle iş dünyası arasında çok ciddi bir makas açıklığına sebep oldu.
Son beş yıldır birçok konuda hükümetin ekonomi politikalarına destek veren iş dünyası bir anda kendisini birçok konuda hükümetle polemik halinde buldu.
Bu yüzden Mustafa Koç'un dünkü çıkışı yeni bir polemiğe kapı aralarsa hiç şaşmamak gerek. Bakın ne diyor Koç: "Bildiğiniz gibi, hükümet krizle ilk ilişkisini onun varlığını reddederek kurdu. Piyasaların güven sorununu ortadan kaldıracak güçlü önlem paketleri oluşturmak yerine dağınık tekil önlemler almayı ve IMF anlaşmasını da mümkün olduğu kadar geciktirmeyi tercih etti."
Bu tespitin son dönemde giderek duygusallaşan ve hemen her şeye kızarak tepki veren Erdoğan'ı fazlasıyla kızdıracağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok.
İyi ama elinizi vicdanınıza koyun; haksız mı eleştirisinde Koç.
Yazın alt alta eylül ayından bu yana bizzat Başbakan Erdoğan'ın "teğet geçecek, hamdolsun, tedbir almak için illa cilalı paket mi yapmak lazım, IMF'ye ümüğümüzü sıktırmayız vb" sözlerini.
Eleştiri ve tespitlerin devamı var: "Finansal açıdan dayanıklı olduğumuzu ilan ederken reel sektörün içine düştüğü sıkıntıyı tüm belirtilerine rağmen göremedi. Şimdi tüketici güven endeksi en düşük, işsizlik ise en yüksek seviyede. Üretim çok gerilediği için cari açık nispeten küçülecek ama finansmanı eskisinden çok daha zor olacak. Üstelik özel sektörün döviz borçları yüksek bir seviyede. 2001 krizinde iç piyasada yaşanan daralmayı en azından bazı sektörlerde ihracat ile kısmen telafi etmek mümkün olabilmişti. Bugün ise tüm dünya pazarlarında eşzamanlı bir daralma olduğu için 2001 krizinin aksine ihracatta şok bir düşüşle yüz yüze kalınacağı da maalesef önümüzde duran bir başka gerçek."
Var mı iş dünyasında Koç'un bu tespitlerine katılmayacak bir Allah'ın kulu?
Bir ekonomi gazetesi yöneticisi olarak ben görmedim. Haa, birçoğu kamuoyu önünde bu kadar açık konuşmuyor ama özel sohbetlerde anlatılanlar çok daha şiddetli.
Ayrıca Mustafa Koç iç dinamikler ve zamanlamaya da haklı olarak dikkat çekiyor: "Türkiye ekonomisi yapısal sorunları nedeniyle krizin etkileri ortaya çıkmadan yavaşlamaya başlamıştı. Dolayısıyla her şeyi sabit bırakıp krizin etkilerini bertaraf ettiğinizde ekonominin Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu yüzde 7-8'lik büyüme oranlarını tekrar yakalayamayacağı aşikâr. Bu yüzden krizin yarattığı tahribatı gidermeye çalışırken ekonomiyi yeniden yapılandıracak reformlara odaklanmak en doğru davranış biçimidir. Burada da zamanlama reformların içeriği kadar önemlidir. Kapsamlı bir aksiyon planı çerçevesinde ekonomik, siyasal, sosyal ve diplomatik çözümleri oluşturmak için yerel seçimlerin geçmesini beklemek, telafisi olmayan kayıplar yaşamamıza neden olabilir."
Şimdi tekrar başa dönüyor ve bu eleştirileri iş dünyasının bir süredir taşıdığı kaygıyla birlikte okumanızı öneriyorum.
"2009'un ilk çeyreği bitmeden yeni bir küresel iflas dalgası gelir mi?"
Kimse kâhin deÄŸil.Â
Bu sorunun cevabını hiç kimse bilmiyor. Fakat bu yönde çok ciddi sinyaller var. Daha da önemlisi, çok açık bir biçimde bildiğimiz bir şey var: Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de iş dünyası, ciddi ciddi bu ihtimalin kaygısını taşıyor.
Hükümete düşen; iş dünyası ile yeni polemiklere girmek değil, bu kaygıyı giderici tedbirler almak olmalı.
Mustafa Koç'un haklı kaygısının yanı sıra dün ikinci kez TÜSİAD Başkanlığı'na seçilen Arzuhan Doğan Yalçındağ toplantıda başkanlık koltuğuna oturan Obama'nın yeni paketle geldiğini, bu paketin işe yaraması halinde iyimser bir havanın başlamasının söz konusu olabileceğini söyledi. Ve hükümete "Her şeye rağmen geç kalınmış değil, gerekli adımları birlikte atalım" mesajı verdi.
İlk bakışta birbirinin zıttı gibi görünen bu iki yaklaşım, aslında iş dünyasının bir süredir sahip olduğu ikircikli ruh halinden kaynaklanıyor.
Çünkü global piyasalardan hem umut hem de karamsarlık sinyalleri gelmeye devam ediyor.
Piyasaların umudu satın alabilmesi için hükümetin güven ortamını yeniden tesis etmesi gerekiyor.
PaylaÅŸ