Paylaş
Kimi meseleyi fazlasıyla kişiselleştirdi, kimileri ise siyasi bir gösteriye dönüştürdü!
Neden bahsettiğimi tahmin etmişsinizdir herhalde. Etmeyenlere kısa bir özet.
Bir ay kadar önce dış ticaretten sorumlu devlet bakanı Kürşat Tüzmen, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı ve bazı iş adamı ile birlikte Mısır’a gitti.
Neydi amaç?
Asya ülkeleriyle rekabette güçlük çeken Türkiye ihracatının lokomotifi tekstil ve konfeksiyon sektörüne "yeni bir yaşam öpücüğü" vermek.
Ne yaptı Mısır hükümeti?
‘Türkiye’de işçilik ve enerji maliyetleri üretimde Çin gibi ülkelerle rekabet etmenize imkan vermiyor, gelin Mısır’da bir ‘Türk Sanayi Bölgesi’ kuralım, size her türlü teşviki verelim, bu işten hem siz kazanın hem de biz’ dedi.
Yalnız bu noktada önemli bir ayrıntıyı aktarmam gerekiyor.
Türkiye’yi yakından tanıyan Mısır Sanayi ve Ticaret Bakanı Muhammed Raşid bu teklifi Tüzmen ve Satıcı’ya yapmadan önce, bir çok tekstil ve konfeksiyon şirketi zaten üretim bandının bazı bölümlerini Mısır’a taşımıştı.
Yani yoğun rekabetin yarattığı zorunlu süreç zaten işlemeye başlamıştı.
Kimse o zaman kalkıp "hop kardeşim ne diye fabrikalarınızı Mısır'a taşıyorsunuz?" dedi mi?
Demedi! Ayrıca dense ne yazar.
Her iş adamı kâr etmek kaydıyla elbette önceliği ülkesine verir.
Fakat ülkesinde uygulanan ekonomi politikaları ve sonucunda oluşan şartlar rekabet etme şansını ortadan kaldırmışsa, kim kalkıp "olmaz kardeşim zarar da etsen üretime ülkende devam et" diyebilir? Aklı başında hiç kimse.
Elbette aklı evvellere söylenecek fazla bir şey yok...
Ha hükümet kalkıp "tekstil ve konfeksiyon bizim için stratejik öneme sahip dolayısıyla bu sektörün kısmen ya da tamamen ülkeden çıkmasına izin veremeyelim" diyebilir. Bunu derse de gereğini yapar!
Dedi mi?
AK Parti hükümeti yarım ağızla bir şeyler geveledi.
Fakat ne yardan ne de serden vazgeçmediği için mealen şunu söyledi: "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir."
Dolayısıyla ne makro ekonomi politikalarıyla ne de teşvik sistemiyle gereğini yaptı.
Ayrıca neyi ne kadar yapabileceği de tartışılır.
O halde şimdi çıkıp birilerinin "ihracatçıların başı olarak Türkiye’nin istihdama en çok katkı yapan sektörünü Mısır’a peşkeş çekiyorsunuz" diyerek Tüzmen ve Satıcı’ya belden aşağı vuruş yapmasının, demagoji ve hariçten gazel okumak dışında ne anlamı olabilir?
Onların yaptığı Türkiye’den rast gele ve kaçınılmaz olarak Mısır’a akan su yataklarını, daha kontrollü ve her iki ülke yararına daha verimli hale getirmekten başka bir anlam taşımıyor. Akacak kan damar da durmaz beyler.
Önce kafanızı kaldırıp "küresel ekonomi kimi neye zorluyor?" bir bakın. Ondan sonra varsa insaf sınırlarını zorlamadan eleştirinizi yapın.
Bakın benzer bir tartışma Amerika’da çağrı merkezleri üzerinden son 5 yıldır yapılıyor. Bırakın tekstil konfeksiyon gibi sanayi sektörlerini, hizmet sektörü bile artık dünyanın bir ucundan diğerine taşınıyor.
Siz hâlâ eninde sonunda üretim bandının belli aşamaları daha az gelişmiş ülkelere kayacak tekstil ve konfeksiyonu ülkenizde tutma nutukları çekiyorsunuz.
Üzgünüm ama çok geç. Satıcı ve Tüzmen’i "neden böyle bir işe öncülük ediyorsunuz" diyerek neredeyse vatan haini ilan edeceğimize, son 5 yıldır kur çıkmazına takılıp alternatif geliştiremedikleri için eleştirmek gerekiyor.
Kimse "tekstil ve konfeksiyon sektörü bitti!" çarpıtmasına girmesin.
Merak etmeyin üretimde rekabet şansı olmayan bölümlerin Mısır’a akılcı bir plan dahilinde taşınması tekstil ve konfeksiyonu bitirmez, tam tersi "yaşam öpücüğü" verir.
Merak eden şimdiye kadar belli ünitelerini Mısır’a taşıyan şirketlerin, bırakın Türkiye’de ki işlerini tasfiye etmelerini, kapasitelerini nasıl arttırdıklarını sorup öğrenebilir.
Devir hamaset devri değil.
İtalya, İspanya, Fransa ve İngiltere kademeli olarak tekstil ve konfeksiyonda üretimin belli aşamalarını Türkiye gibi ülkelere devretti. Fakat bu ülkelerin hiç birinde tekstil ve konfeksiyon yok olmadı, sadece bir üst aşamaya geçti.
Biz de işin hamaliye kısmını Mısır gibi ülkelere devredeceğiz, bu arada bölgesel bazda entegre yapılar kurarak hem geçiş sürecini daha az sancılı yaşayacağız hem de bir üst faza geçiş için zaman kazanacağız.
Demagoji ile ne vatan ne de istihdam kurtulur. Hiç kimse kârına kâr katmak için Mısır’a gitmiyor. Öyle olsa yapılan eleştiriler bir nebze haklı olabilirdi.
Ama değil. Bıçak kemiğe dayandı. Eğer Mısır’da kurulan "Türk Sanayi Bölgesi" gibi alternatifler geliştirilmezse asıl o zaman tekstil ve konfeksiyon yok olur.
Geçen ay İngilizlerin efsane markası Burberry fabrikalarını Çin’e taşıma kararı aldı. Sendikalar ayağa kalktı, politikacılar isyan etti ve sonuçta Burberry geri adım attı.
Fakat arada mühim bir fark var. Burberry kârlılığında hiçbir düşüş olmamasına rağmen aç gözlülük yapıp anavatanından gitmek istedi. Bunun üzerine İngiltere gibi liberal ekonominin kalbi sayılan bir ülkede sosyal baskı devreye girdi.
Türkiye’de yaygara koparanlar tekstil ve konfeksiyon sektörünün son iki yıldır ihracat rekorlarını neredeyse sıfır karlarla kırdıklarını bilmiyorlar mı?
Bilmiyorlarsa öğrensinler, ama biliyorlarsa yaptıkları tek kelimeyle ayıp!
Paylaş