Fakat önemli olan fiyatı değil satıldığı ve üretildiği ülke... Londra’nın en prestijli mağazalarından Harvey Nichols ve Matches’de satılıyor. ‘Made in Turkey’. * * * İstanbul ‘moda başkenti’ olur mu bilmem ama Türk markaları inanılmaz bir hızla dünyaya yayılıyor... Ne zaman Londra, Paris ya da New York’a gitsem müzeler kadar alışveriş merkezlerini de dolaşırım. Şimdiye kadar dünyaca ünlü markaların iç etiketlerine dikkat ederdim. Her ‘Made in Turkey’ ibaresi gördüğüm markaya biraz daha sempatiyle bakardım. Oysa son zamanlarda moda endüstrisine yön veren önemli merkezlerde sadece üretimi Türkiye’de yapılan uluslararası markaları değil, bizzat Türk markalarını görmeye başladım. 365 pound’luk Tween marka kaşmir ceket sadece onlardan biri. Artık Londra ya da New York’ta Tween gibi yenilikçi Türk markalarını Alexander McQueen ve Yves Saint Laurent gibi markalarla yan yana görmek mümkün. * * * Sakın “Ne var bunda?” demeyin, en son Dolce&Gabbana dünyanın en iyi perakende mağazalarından Selfridges’de ölü bir noktaya kaydırıldığı için satıştan çekildi. Harrods, Selfridges, Harvey Nichols ve Matches gibi moda endüstrisine yön veren mağazalarda yer almak için dünyaca ünlü markalar ciddi bedeller ödüyor. Son Londra seyahatimde Tween marka erkek mankenleri Harvey Nichols’ta görünce hemen Damat ve Tween markalarının yaratıcısı Süleyman Orakçıoğlu’nu aradım. Meğer iki ay gibi uzun bir süre vitrinde kalmasına rağmen Tween’den hiçbir bedel talep edilmemiş. Tween’in Ar-Ge ve tasarıma dayalı yenilikçi anlayışı klasik markalardan sıkılan Avrupalılar için çok ciddi bir alternatif olmuş. Bu yüzden Dolce&Gabbana gibi dev markalar bedelini ödedikleri halde yerlerini kaybederken Tween gibi yenilikçi Türk markaları öne çıkıyormuş... * * * Orakçıoğlu’nun Elazığ’dan İstanbul’a oradan bir Türk markası olarak dünyaya açılma serüvenine bakınca imkânsız gibi görünen şeylerin aslında nasıl mümkün olduğuna şahitlik ediyorsunuz. Tween’in Tokyo’dan Los Angeles’a yurtdışı mağaza sayısı şimdiden 60’ı bulmuş. Peki, daha düne kadar iç etiketlerinde ‘Made in Turkey’ yazmaktan çekinen markalar bu noktaya nasıl geldi? Hafta içi İstanbul Modern’de iki ayrı sergiye gittim. Dice Kayek ve Hüseyin Çağlayan sergisi. Dikkat edin defile değil sergi... Çünkü artık moda, teknoloji ve sanat iç içe. Ayşe-Ege kardeşler ve Hüseyin Çağlayan bu moda-sanat-teknoloji ilişkisini iyi anlayan çok başarılı Türk modacıları. Dünya medyası günlerdir Türk modacılardan ama aslında moda başkenti olma iddiasındaki İstanbul’dan bahsediyor. * * * Türk modacılar Avrupa’dan İstanbul’a dönerken, Orakçıoğlu gibi vizyoner işadamları tırnaklarıyla kazıyarak yarattıkları markaları dünyaya açıyor. Orka Grup bir yandan Londra Tasarım Okulu’ndan öğrencilerle yepyeni ufuklara yelken açıyor diğer yandan yaratıcı ekibiyle ‘yaşsız’ ve ‘cinsiyetsiz’ bir modanın peşinden koşuyor. Hiç kolay bir süreç değil. Ama mümkün, yeter ki 16. yüzyılda Avrupa’yı titreten ‘Türk Korkusu’nun, 17 ve 18. yüzyılda Avrupa Sarayları’nda nasıl bir Türk modası, ‘Alla Turca’ fırtınası estirdiğini iyi hatırlayalım. * * * Dünyaca ünlü tarihçimiz Prof. Halil İnalcık ‘Osmanlı Uygarlığı’ adlı dev eserinde Türk Korkusu’ndan Türk Modası’na geçişin 3 asırlık hikâyesini anlatır. Tesadüfe bakın ki Avrupa’da Türk elbiseleri giyme ve kahve içme modasını başlatan 1669’da Kral Louis’ye gönderilen büyükelçi Süleyman Ağa’dır. O güne kadar hep savaş alanlarında karşı karşıya gelen Avrupalılar ve Osmanlılar ilk kez ticari ve kültürel alanda da birbirlerini tanımaya başlarlar. Büyükelçi Süleyman’ın yanında götürdüğü Türk işi giysiler öylesine ilgi görür ki, maskeli balolarda Türk elbiseleri giyme modası başlar. Bugün markasıyla Avrupa’ya açılan Süleyman Orakçıoğlu ile 17. yüzyılda Avrupa’da Türk modasına öncülük eden Süleyman Ağa arasında hiçbir fark yok. Çünkü her ikisi de Alla Turca’nın yani Türk markasının büyükelçisi... Her ikisi de Süleyman Turca.