Paylaş
Obama’nın müdahalesine rağmen oylama 23’e 22 diasporanın zaferiyle sonuçlandı.
Türkiye anında büyükelçi Namık Tan’ı çağırarak tepkisiz kalmayacağı mesajı verdi.
Aslına bakarsanız bunların hepsi politik manevra...
* * *
Diaspora beyhude olduğunu bile bile siyasi bir mevzi daha kazanmanın peşinde.
Oysa bu aşamaya 2000, 2005 ve 2007’de üç kez geldiler ama sonuç alamadılar.
Yine aynı şey olacak.
2007’de Başkan Bush’un uyarısını dikkate alan Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi hiç kuşkunuz olmasın Obama arayınca anında “Yes Mr. President” diyecek.
Tasarı genel kurula gelemeden “derin dondurucuya” konacak.
Ta ki seneye yeniden servis edilene kadar...
* * *
Demokrat ya da Cumhuriyetçiler için de bu konu tamamen politik.
Bir yanda diasporanın iç politika baskısı, diğer yanda Türkiye’nin dış politika.
Dört milyona yakın Ermeni Amerika’da bazı bölgelerde seçimin kaderini belirliyor.
Mesela Obama söz verdiği halde “soykırım”ı kullanmadı diye demokratların kalesi Massachusetts’de demokratlara büyük hezimet yaşattılar.
Dolayısıyla seçim telaşı yaşayan kongre üyelerinin “Evet” demesi kimseyi şaşırtmasın.
Ha bir de “Hayır” diyenler var, onların da derdi Türkiye’yi küstürmemek.
Anlayacağınız hiç kimsenin 1915’te gerçekten ne yaşandığıyla ilgisi yok.
* * *
Gelelim Türkiye’ye.
Diaspora Ermenileri karşılıklı anlayışıyla çözülmesi gereken bir sorunu politize ederken ne kadar ahlaktan uzaklaşıyorsa Türkiye’de her defasında güç kullanarak tasarıları püskürtürken aynı ahlaki olmayan yaklaşımı sergiliyor.
Lütfen kendimizi kandırmayalım...
Çünkü Amerikalıların çoğu 1915’te yaşananların soykırım olduğuna inanıyor.
Kırka yakın eyalet parlamentosu zaten kabul etti soykırımı. Dolayısıyla uluslararası kamuoyunun 1915 algısını değiştiremediği müddetçe Türkiye’nin geri püskürtme çabası da beyhude.
O halde gelin tarihi anlamda tartışmalı birçok tespit içeren otuz maddelik tasarının şu kısa özetini önce “soykırım” sonra da “tehcir ve katliam” diyerek birlikte okuyalım.
Sizler için “soykırım” geçen yerlere “tehcir” ve “katliam” da ekledim.
Bakalım ne değişecek...
Ha unutmadan, dilin masum olmadığını, bizatihi dilin politika olduğunu ben de biliyorum, fakat aynı zamanda iki toplumun çok insani bir acıyı paylaşmak yerine “dilin esiri” olduklarını da görüyorum.
Bu yüzden ben kendi test sonucumu söyleyeyim.
İster “soykırım” diyelim isterse “tehcir-katliam”, rakam ister 1.5 milyon olsun isterse 500 bin, o acıyı yaşayanlar için hiçbir şey değişmeyecek.
Bizler için neden değişiyor?
Dedim ya “dilin esiri” olduk...
252 numaralı ‘soykırım/tehcir ve katliam’ testi
Ermeni “soykırımı/tehcir ve katliamı” 1915-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanıp uygulandı ve yaklaşık 2 milyon Ermeni’nin sınır dışı edilmesiyle, bunlardan 1.5 milyon kadın, erkek ve çocuğun öldürülmesiyle, kurtulan 500 bininin de evlerinden kovulmasıyla sonuçlandı.
24 Mayıs 1915’te Müttefik Kuvvetler ilk kez açıkça bir başka hükümeti “insanlığa karşı suç” işlemekle itham eden ortak bir bildiri yayımladı.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk hükümeti, Ermeni “soykırımının/tehcir ve katliamının” “organizasyonu ve uygulamasında” ve “Ermenilerin katliamı ve imhasında” yer almış bulunan üst düzey yöneticileri suçladı.
Jön Türk rejiminin yetkilileri, askeri mahkemelerde, Ermeni halkına karşı katliam organize etme, uygulama suçlamasıyla yargılanarak mahkûm edildiler.
Ermeni ‘soykırımının/tehcir ve katliamının’ başta gelen organizatörleri Enver, Talat ve Cemal Paşa işledikleri suçlardan dolayı idama mahkûm oldular, ancak mahkeme kararları uygulanmadı.
Ermeni “soykırımı/tehcir ve katliamı” birçok ülkenin arşivinde yer alan karşı konulamaz delillerle belgelenmiştir.
ABD dış politikasının, Ermeni “soykırımı/tehcir ve katliamı” ve diğer konularda ülkemizin belgelerinde ifade edilmiş insan hakları, etnik temizlik ve soykırım meseleleriyle ilgili uygun yaklaşım ve hassasiyeti yansıtmasını sağlamaya davet edilmesi karara bağlandı...
Paylaş