Sabri Bey’den Murat Bey’e Ülker Murat Ülker’in geyik avı
PaylaÅŸ
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Bence Ülker’in Godiva’yı satın almasıyla ilgili en yerinde açıklamayı Ülker İstişare Konseyi Üyesi Metin Yurdagül yaptı.
‘Godiva Türkiye’ye bayram hediyemiz olsun.’
Gerçekten de öyle oldu.
Hürriyet’in kısa bir süre önce Doğu Avrupa ve Rusya’nın lider reklam yayıncılık şirketi TME’yi 500 milyon dolarlık borsa değeri üzerinden satın almasının ardından, Ülker’in 850 milyon dolara Godiva’yı satın alması, bir Türk markasının yurt dışında bir dünya markası için yaptığı ‘en büyük yatırım’ oldu.
Bu tür yatırımların Türk ekonomisi ve 7.5 milyar dolarlık cirosuyla bölgesel güç olma yolunda adım adım ilerleyen Ülker Grubu için sağlayacağı açılımları günlerce tartışsak azdır.
Fakat daha şimdiden bir Türk şirketinin yurt dışındaki en büyük yatırımını, ‘Lady Godiva’nın çıplak resmi ve likör satışına’ indirgemiş durumdayız.
Gerçi bunda şaşılacak bir şey de yok.
Çünkü yıllarca Türkiye’de sermaye tartışmaları ekonomik ve sosyolojik kriterler yerine rengi üzerinden yürütüldü. Muhafazakar değerlere sahip sanayici bir ailenin özenle büyüttüğü devasa bir marka ‘yeşil sermayenin temsilcisi’ olmakla suçlandı.
Böyle olunca da muhafazakar değerlere sahip Ülker ailesinin, lüks çikolata pazarının dünyaca ünlü bir numaralı markası Godiva’yı almasına bazılarımız şaşırdı.
Peki şaşırmakta haklı mıyız?
Hem ‘evet’ hem de ‘hayır.’
Dilerseniz önce samimi bir biçimde ‘evetlerimizi’ gerekçelendirelim.
Türkiye’de hala sermaye üzerinden yaşanan dönüşümün önemini anlayabilmiş değiliz. Bu yüzden muhafazakar aile değerlerine sahip bir iş adamının liberal ekonominin gereklerini sonuna kadar yerine getiriyor olması hala şaşırtıyor bazılarımızı.
Kayserili Boydak ailesi 2 milyar dolarlık mobilya devine dönüşüyor, şaşırıyoruz.
Çalık Grubu Sabah ATV’ye 1.1 milyar dolar veriyor, şaşırıyoruz.
Ülker Godiva’yı alıyor, şaşırıyoruz.
Kimileri bunu AK Parti iktidarına bağlayarak sermayenin el değiştirmesi olarak görüp şaşırıyor, hatta tedirgin oluyor.
Kimileri ise düne kadar küçümsediği şirketlerin ‘boyundan büyük işlere kalkıştığını’ düşünüp şaşırıyor.
Fakat bence asıl sebep hala ‘ön yargılar.’
Yoksa bugün dünya markası Godiva’yı aldığı için gurur duyduğumuz ve alkışladığımız Ülker Grubu’na düne kadar ‘cüzamlı’ muamelesi yapar mıydık?
Önyargılar yerine bir birimizi biraz daha yakından tanımış olsak yapmazdık.
Fakat bu noktada iki tarafında özeleştiri yapması gerekiyor.
Evet bazılarımız her türlü muhafazakarlığı ‘gericilik’ olarak paketleyip daha baştan şaşkınlık eşiğimizi epey yukarı çektik.
Ama muhafazakar değerlere sahip insanlar da kimi zaman bu imajı destekleyecek adımlar atarak, kimi zaman da ‘kapalı devre çalışarak’ haklarında ki önyargıların perçinlenmesine sebep oldu.
Doğru oturup doğru konuşalım.
Bugün Lady Godiva’nın çıplak figürü ve likörlü çikolatalarıyla tanınan Godiva’yı satın alan Ülker acaba 20 yıl önce ekonomik büyüklüğü elverse bile böyle bir satın almayı yapabilir miydi?
Anakronizm tuzağına düşmek istemem ama cevabım kesinlikle ‘hayır.’
Çünkü Ülker’in Godiva’yı alması sadece ekonomik bir alış veriş değil. Burada bir marka kültürü ve global vizyon alış verişi var.
Grubun kurucusu Sabri Bey’in Ülker’i ile grubun şimdiki patronu Murat Bey’in Ülker’i aynı genetik kodları taşıyor olsalar da aynı şirketler değil.
Tamam ikisi de muhafazakar aile deÄŸerlerine sahip, ikisi de kamuoyunda görünmekten hiç hazzetmiyor ama benim ergenlik dönemime denk gelen Sabri Bey’in Ãœlker’i bir yandan hiç hak etmediÄŸi ‘yeÅŸil sermaye’ suçlamalarınaÂmaruz kalırken, diÄŸer yandan muhafazakar camiada ‘margarin yaÄŸlarda domuz katkı maddesi kullanılıyor’ propagandasına alet oluyordu.
Oysa oğlu döneminde Ülker Türkiye’nin en büyük margarin üreticilerinden biri oldu.
Dürüst olalım, Ülker Grubu düne kadar likörlü çikolata üretmeyi asla düşünmezdi ama bugün Godiva gibi bir dünya markasını almakta bir an bile tereddüt etmedi.
Sabri Bey kesinlikle dünyaya kapalı bir insan değil. Hatta yaşadığı zamanın önünde. Ama hem jenerasyon olarak, hem de yetişme tarzı itibariyle ancak o kadarını yapabilirdi.
Oysa Murat Ãœlker hem yetiÅŸme tarzı hem de vizyonuyla o kadarıyla yetinemezdi.     ÂNitekim yetinmedi ve adım adım Ãœlker’i babasının bıraktığı yerden alıp önce bölgesel sonra da global bir oyuncu olma yoluna soktu.
Bu yüzden de Ülker’in Godiva’yı almasına süreklilik ve dönüşüm açısından bakabilirseniz şaşıracak bir şey yok.
Dedim ya ikisi de kamuoyunda görünmekten pek hazzetmez.
Fakat Sabri Bey yıllarca dar dairede işi ve evi arasında gidip gelirken, Murat Ülker’i bir gün Tophane’de nargile içerken görebilir, bir başka gün arkadaşları ile Avrupa’da geyik avına çıktığını duyabilirsiniz.