Paylaş
Yer Muğla Sanayi ve Ticaret Odası'nın yeni hizmet binası.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu gayet soğukkanlı bir biçimde şu çarpıcı tespiti yapıyor:
"Ben Ankara'da vergi rekortmeni olarak ödül alan bir iş adamıyım. Benim gibi bütün ödül alan insanların aklında şu iki soru var:
1- Ben vergimi veriyorum acaba herkes veriyor mu?
2- Ben vergimi veriyorum ama bu kaynaklar yerinde harcanıyor mu?
Verdiğimiz verginin nereye harcandığını sorabiliyor musunuz?
Soramazsınız!
Sormaya kalktığınız an 'gel bakayım şu defterini getir' derler.
Kanunun 3. maddesine göre defteri tutun, 10. maddeden ceza yersin. 10'dan tutsan, 3'ten ceza yersin. Cezadan kurtuluş yok. Kurtuluş olmadığı için ya 'nasıl olsa ceza yiyeceğiz' diye rıza gösteriyoruz ya da sormamız gereken soruları asla sormuyoruz. Benim bile bugün ‘defterleri getir' dediklerinde bacaklarım titriyor. Türkiye'de vergi sistemi açık, şeffaf, hesap verilebilir, öngörülebilir ve ödenebilir olmadığı müddetçe iş dünyasının hükümetlerden hesap sorması mümkün değil!"
Bugün Referans'ın manşeti "KORKU CUMHURİYETİ."
Lafı dolandırmadan söyleyeyim.
Bu manşeti Doğan Grubuna bağlı bir gazetenin genel yayın yönetmeni olduğum için atmıyorum.
Muhtemelen Aydın Doğan da sizler gibi yarın sabah bu manşeti görecek ve Doğan Yayın Holding'e kesilen 826 milyon TL'lik "akıl almaz" vergi cezasına rağmen her zamanki soğukkanlılığıyla "keşke iş dünyasının haklı korkusunu bu kadar sert manşete taşımasaydın" diyecek.
Maliye Doğan Grubu'na geçmişte de birtakım vergi cezaları kesti.
Kimine itiraz edildi ve yargı yoluyla mahkemelerden döndü, kimi ise uzlaşma yoluyla çözüldü.
Fakat inanın hiçbiri bu kadar absürd, bu kadar haksız hatta bu kadar akıldışı gerekçeler üzerine bina edilmemişti.
Aydın Bey'e buradan bir önerim var.
Yanılmıyorsam son 14 yılda 6 kez Türkiye, 10 kez de İstanbul vergi rekortmeni oldu.
Ne zaman holding binasına gitsem gururla toplantı odasının başköşesine astığı madalyaları gösterir.
Bence yarından tezi yok 2009 için ayırdığı bölüme hiç yıl sonunu beklemeden 826 milyon TL'lik ceza dosyasının kapağını assın.
Assın ki hem başarılı bir işadamı hem de medya patronu olmanın ne demek olduğunu herkes daha iyi anlasın.
İş dünyasının önde gelen isimlerinin "bu yapılan büyük haksızlık böyle vergi cezası olmaz" dedikten sonra neden "ama ne olur ismimizi yazmayın" ricasında bulunduğu daha iyi anlaşılsın.
Biliyorum birçoğunuza ironik gelecek ama bence vergi denetçilerinin hazırladığı bu son rapor, Aydın Doğan'ın şimdiye kadar Maliye Bakanları'nın elinden aldığı madalyalardan çok daha değerli.
Neden mi gelin anlatayım.
Türk ekonomisinin neredeyse yarısı kayıt dışı. Fakat hükümet kapsamlı bir biçimde vergiyi tabana yaymak ve kayıt dışı ile mücadele etmek yerine elindeki bir avuç denetmeni vergisini tıkır tıkır ödeyen az sayıda iş adamına musallat ediyor.
Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan'ın üslubuyla söyleyeyim; "dışarıda başı boş dolaşan tavuklar yerine kümesteki tavuklar yolunuyor."
Bunla yetinilse iyi!
Tüm bu haksız vergi sisteminin üstüne (yüzde 70 dolaylı- yüzde 30 direkt) bir de en dürüst iş adamalarının bile bacakları titretiliyor.
Hükümetler mevcut vergi sistemini demoklesin kılıcı gibi iş dünyasının üzerinde tutuyor. Fakat inanın iş orada da bitmiyor.
Vergi denetlemelerinde genel teamül 1 yıllık incelemedir. Eğer ciddi bir vergi sorunuyla karşılaşılırsa kapsam belli konu başlıklarında bir yıl daha geriye gider. O kadar!
Oysa Doğan Grubu'nun tüm şirketleri tam 11 aydır 6 yıl geriye giderek görülmemiş bir denetleme ordusu ile incelendi.
Hadi diyelim ona da "eyvallah" dediniz.
Peki Cumhuriyet tarihinde hiçbir şirketin muhatap olmadığı bu incelemeye rağmen ortaya çıkan rapor ne?
Türkiye'nin en önemli vergi otoritelerinden Prof. Dr. Bumin Doğrusöz'ün raporun tutarsızlıklarını anlatan teknik analizi haber sayfamızda. Ben kendisine raporu okuduktan sonra "Allah aşkına hocam objektif olarak söyleyin nedir kanaatiniz?" dedim.
"Yoruma dayalı çelişkilerle dolu bir rapor" dedi.
İşte bu yüzden Aydın Bey'e diyorum ki hiç vakit kaybetmeden şu raporun kapağını başköşeye asın. Baksanıza onca denetimden sonra çıkan rapor bu.
İş dünyasının imrenerek izlediği çok başarılı uluslararası bir ortaklığa imza atmışsınız. Almanya'nın önde gelen medya grubu Axel Springer'e Doğan TV'nin yüzde 25'ini 2 Ocak 2007'de 375 milyon euroya satmışsınız. Satıştan kaynaklanan 30 milyon TL'lik verginizi mayıs ayında bir gün bile sektirmeden ödemişsiniz. Fakat buna rağmen satış bedelinden bile daha yüksek bir ceza ile vergi kaçakçısı suçlamasına maruz kalmışsınız!
Hakikaten anlaması da anlatması da zor bir durum!
Kara mizah gibi ama raporun en temel argümanı şu: "26 Aralık'ta satacağım dediğin hisseyi 2 Ocak'ta satmışsın. Böyle yaptığına göre bu işte bir iş var, bu hileli bir işlem yaptığın anlamına gelir ve vergi kaçakçılığı kapsamına girer."
DYH gerçekten de 26 Aralık'ta satış yapmayı planlamış. Uluslararası muhasebe standartlarında kayıt tutulduğu için o sabah deftere bu kayıt düşülmüş. Akşama doğru Axel'ciler o gün ödeme işlemlerini bitiremeyeceklerini söyleyince holding bu kez de işlemin tamamlanamadığı kaydını düşmüş deftere. Sözleşme ortada. Satış 15 Ocak'a kadar yapılacak deniliyor. Yeni yıl arefesi tatil dolayısıyla süreç uzadığı için satış ancak 2 Ocak'ta gerçekleşiyor. Muhasebe kayıtları yine şeffaf bir biçimde tutulmuş.
Yani ortada ne vergiden kaçmak var ne de vergilendirilmemiş bir operasyon. Her şey usülüne uygun ama Rifat Bey de diyor ya mevzuat hazretleri fazlasıyla yoruma açık.
Burada kritik soru şu: DYH satışı 26 Aralık yerine 2 Ocak'ta yapmakla vergisel anlamda bir kazanç elde etti mi?
Raporu yazan denetmen üzülecek ama onun da cevabı "HAYIR."
Satış 2 Ocak yerine 26 Aralık'ta gerçekleşse DHY yine 30 milyon TL vergi verecekti fakat bir farkla mayıs yerine şubat ayında. Yani anlayacağınız DYH'nin en büyük günahı eğer o da günahsa 30 milyon TL vergiyi üç ay sonra ödemesi. 30 milyon TL'nin 3 aylık faizini toplasanız 2 milyon TL etmez.
Fakat Maliye vergisi verilmiş bir işlemi vergi kaçakçılığı kapsamına sokarak hiçbir akıl ve izanla izah edilemeyecek 826 milyon TL ceza kesiyor.
Bir de yeri gelmişken sormakta fayda var. DYH parayı 2 Ocak 2007'de aldığı halde satışı aralık ayında yaptığını Maliye kayıtlarına soksaydı. Bu kez aynı denetmenin aynı cezayı "para 2007'de alındığı halde satış 2006'da yapılmış" gerekçesiyle kesmeyeceği ne malumdu?
Şimdi anlıyor musunuz TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu gibi dürüst bir işadamının bile ayakları neden titriyor…
Paylaş