Aynı soru aslında uzun bir süredir haftalık haber dergileri için de soruluyor.
Cevaba geleceğim ama önce soruyu düzeltmem gerekiyor.
Doğru soru şu...
Hangi gazeteler ya da gazetecilik anlayışı için gelecek var, hangileri ölmeye mahkûm?
Ben kendi cevabımı hemen vereyim...
Ölen konvansiyonel gazetecilik, yaşayacak ‘günlük dergi’ formatında yazılı ile dijitalin evlendiği yeni gazetecilik.
* * *
‘Günlük’ ve ‘dergi’ kavramı bazılarına oksimoron gelebilir.
Dergi haftalık ya da aylıktır.
Yani güncel değildir.
Ama artık olmak zorunda.
Çünkü enformasyon bombardımanı altında artık gazeteleri haber dili, görsel kullanımı ve perspektif sunan yaratıcı yaklaşımlarıyla ‘günlük dergi’ kıvamında yayımlamamız gerekiyor.
Dünyada bunu yapmaya çalışan gazeteler var.
Mesela İspanya’da El Pais, İtalya’da Republica, İngiltere’de Times, Guardian ve Independent...
* * *
Dolayısıyla asıl soru “Gazeteler ya da dergiler için bir gelecek var mı?” değil.
Mesela Amerika’da Time gibi köklü bir dergi ya da New York Times prestijli bir gazete için gelecek var mı?
Köklü geçmişlerine rağmen her ikisi de bocalıyor.
Hâlâ interneti tehdit olarak gören gazeteler var.
Oysa Daily Telegraph gibi gazeteler online ile offline, yani yazılı ile interneti evlendirip (converge) yepyeni fırsatlar yarattılar.
Ölen gazetecilik ya da gazeteler değil, gazeteciliğin yapılış şekli.
Aslına bakarsanız gazetecilik mesleği teknolojinin sunduğu fırsatlardan dolayı aslına rücu ediyor, özüne, hayata, sokağa, insana dönüyor.
* * *
Amerika’da son yıllarda en çok tartışılan kavram ‘vatandaş gazeteciliği’.
Artık okur pasif bir tüketici değil.
Okuru ‘ne versem yer’ diye gören iş modelleri çöktü.
Diş macunu üreten bir şirket bile artık uzmanlardan oluşan ürün geliştirme departmanıyla yetinemiyor.
Tüketicinin bizzat üretici olduğu, kalabalıkların üretim sürecine katıldığı ‘crowdsourcing’ diye yeni bir kavram var.
Kalabalıklarla birlikte üretim modeli. Teknoloji sayesinde oturduğu yerden tüketici üretim sürecine katkı sağlayabiliyor.
P&G gibi bir dünya devi son 3 yılda piyasaya sunduğu ürünlerin yarıya yakınını bu modelle üretti.
Ne tek başına üretici ne de tüketici.
Yeni model ‘türetici’.
* * *
Dolayısıyla gazeteler için benim cevabım çok net...
Okurunu aktif bir biçimde üretim sürecine sokamayan gazeteler ölecek.
Bilgiyle beraber duyguyu aktaramayan yayınlar dökülecek.
Sokağın sesini tüm zenginliğiyle yansıtamayan kanallar çökecek.
Tavrı, haberin önüne geçiren ‘misyon gazeteciliği’ konjonktürel başarılar elde etse de uzun vadede tekleyecek.
Gazete de gazetecilik de hep var olacak.
Sadece model değişecek.
Okurun yazar olduğu, köşe yazarının sokak yazarına dönüştüğü hayatı insan hikâyeleri üzerinden okuyan bir model bu.
Bakmayın siz köşesinden gazetelerin ölüm ilanını hazırlayanlara.
Yunus’un tabiriyle ‘ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez’.
Mesleğine tutkuyla bağlı olan gazeteciler oldukça gazetecilik yaşar.
Hem dünyada hem de Türkiye’de küllerinden doğan yeni bir gazetecilik dönemi başlıyor.