‘Nazi savunması’nı kim yaptı?

12 Eylül Anayasası değişsin.

“Değişmesin” diyen var mı?

Ben şimdiye kadar duymadım.

Peki, 12 Eylül’de yapılacak referandumdan ‘evet’ çıkarsa 12 Eylül darbe anayasası gerçekten değişmiş mi olacak?

* * *

Politik görüşünüzün ne olduğunun bir önemi yok.

Bir an için bırakın şu giderek bel altına inen referandum tartışmasını?

Diyelim ki gerçekten de ‘evetçiler’in savunduğu gibi demokratikleşme yolunda ‘yetersiz de olsa’ bir adım atılmış olsun.

13 Eylül günü biraz daha demokratik bir ülkeye uyanmış olalım.

Peki ya 14, 15, 16, 17 Eylül?

Ölümüne referandum kavgasından sonrasını düşünen yok.

Oysa gerçek hayat 12’sinde değil sonrasında başlıyor.

* * *

Pazar akşamı Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le konuştum.

Referandumun yargıyı ilgilendiren iki kritik maddesiyle ilgili epey tartıştık.

Fakat rahmetli Hrant Dink davasıyla ilgili anlattıkları, bana HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişikliklerden çok daha önemli geldi.

Neden mi?

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti Adalet Bakanı olarak Dışişleri Bakanlığı’nın, tüm bakanlıkların görüşünü alarak AİHM’de verdiği Nazi örnekli Hrant Dink savunması için çok açık “SAVUNULAMAZ” dedi.

* * *

İyi ama Adalet Bakanı’nın ‘savunulamaz’ bulduğu savunmayı kim hazırladı?

Sadullah Ergin acı acı güldü.

Adalet Bakanlığı’na bağlı bir hukukçu!

Acı ama gerçek.

* * *

Mesele bir parça teknik, biraz karmaşık.

Ama çıkan sonuç şu:

Anayasayı istediğiniz kadar değiştirin, eğer zihniyet değişmiyorsa işiniz çok çok zor.

Rahmetli Hrant Dink’in ifade özgürlüğü çerçevesinde savunulabilecek hiçbir şekilde şiddet içermeyen yazısı 301. madde değiştirilmiş olmasına rağmen AİHM’de Nazi örneği gibi insafsız bir karşılaştırmayla Adalet Bakanlığı hukukçuları tarafından savunulabiliyor.

Hrant’ı bile bile ölüme göndermiş olmamız yetmiyormuş gibi ailesi ve anısına da saygısızlık yapılıyor.

Hem de bakanın savunulamaz bulduğu bir savunmayla!

* * *

Dahası var.

Esas üzerine düşünmemiz gereken şu:

301. madde AB kriterleri de dikkate alınarak palyatif bir çözüm önerisiyle değiştirildi.

Dava açma yetkisi Adalet Bakanlığı’na verildi.

Verildi de ne oldu?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi “Kırıcı, şoke edici ve rahatsız edici fikirler, silahlı direniş ve isyana teşvik etmediği müddetçe savunulabilir” dediği halde her türlü fikir beyanı 301. madde kapsamına sokuluyor.

Meğer 301’le ilgili bakanlığa gelen dosyalarda bir azalma değil tersine artış olmuş.

Sayı binin üzerinde.

Bakanlık, savcıların gönderdiği dosyaların yüzde 93’ünü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni dikkate alarak geri çevirmiş.

* * *

301’le ilgili çok sayıda davanın gündeme gelmiyor oluşunun sebebi bu.

Allah’tan 301. madde palyatif de olsa değiştirilmiş, bir de bakanlık izni olmasa ne olurdu?

Fakat Ergin “Esas sorun, değişikliğe rağmen bu kadar çok dosyanın bize geliyor oluşu” diyor.

Adalet Bakanı hukukçuları bile Adalet Bakanı’nın savunulamaz bulduğu savunmalara imza atabiliyor.

Bir an olsun kavgayı bırakın, referandum tartışmasına bir de bu açıdan bakın.

Çünkü zihniyet değişmeden tek başına yasaların değişmesi yetmiyor.
Yazarın Tüm Yazıları