Paylaş
O cuma öğle civarı alışveriş merkezine giderken yine öyle yaptı.
Oğlunu bir saniye yanından ayırmadan hızlıca alışverişini tamamladı.
En son et almak için kasaba uğradı.
İçerisi kalabalıktı, oğlunu yanına alıp sıraya girdi.
Bir yandan sıranın gelmesini bekliyor, diğer yandan sıkılan oğlunu gözlüyordu.
Tam alışveriş biterken oğlunun yanında olmadığını fark etti.
Oysa bir dakika önce oğlu gözünün önündeydi...
* * *
Hemen dışarı fırladı, bütün alışveriş merkezinin altını üstüne getirdi.
Güvenliği ayağa kaldırdı, ama nafile...
Güvenlik görevlilerinin “Burada anneler sürekli çocuklarını kaybediyor, nasılsa bir yerden çıkar” tavrından rahatsız olup en yakın karakolu aradı.
sonra saat 3 gibi ansızın kaybolan çocuğu, polis tüm mahallede aramaya koyuldu.
Ama yine nafile...
* * *
Akşam haber bültenleri ‘son dakika kayıp çocuk’ altyazısı geçmeye başladılar.
Polis bir yandan o civardaki su kanalının etrafında arama yapıyor diğer yandan alışveriş merkezinin kamera kayıtlarını inceliyordu.
Öncelikli olarak 50 yaşlarında atkuyruklu bir çocuk tacizcisinden şüphelendiler.
Ama o da ne...
Süpermarketin kamera kayıtlarından yansıyan görüntü polisleri şoke etti.
Çünkü aradıkları 3 yaşındaki çocuğu markette elinden tutan 10 yaşlarında iki çocuktu.
Küçük çocuğu elbiselerinden hemen tanıdılar, ama arkadan görünen diğer iki çocuğun kim olduğu belli değildi...
* * *
Uzun bir tereddütten sonra ertesi gün kamera görüntüsü medyaya dağıtıldı.
Cuma günü o saatte okulu kıran tüm çocukların listesi çıkarıldı.
Ama bir türlü ne kayıp çocuk ne de onu elinden tutan iki çocuk bulunabildi.
Ve sonunda herkesi şoke eden ‘ilk haber’ alışveriş merkezinin 4 km ötesinden geçen tren raylarının aşağısında futbol oynayan çocuklardan geldi.
Kayıp çocuğun cesedi rayların kenarındaydı...
Belli ki tren çocuğa çarpmış ve bedenini ikiye bölmüştü...
* * *
Tüm ülke yasa büründü.
Tek teselli çocuğun kaza sonucu trenin altında kalmış olma ihtimaliydi.
Fakat cesedi inceleyen uzmanlar çok daha büyük bir şokla karşılaştılar.
Çünkü minik çocuğun bedeni elliye yakın akıl almaz işkence ve darbe iziyle doluydu, çarpma sonucu koptuğu anlaşılan alt tarafı ise çıplaktı.
Penisin üzerinde zıplanmış, sünnet derisi tırnaklarla yüzülmüş, yüzüne mavi renkli emaye boya dökülmüş, bedeni demir çubukla dövülmüş, kafası ise tuğla ile ezilmişti...
Uzmanlar “Biz böylesine vahşi bir cinayete şimdiye kadar rastlamadık” diyorlardı.
Ve asıl şok bu vahşeti o gün okulu kıran 11 yaşında iki çocuğun gerçekleştirmiş olmasıydı.
Haylazlıkları ve market hırsızlıklarıyla meşhur iki kafadar nedense o günlerde birbirlerine “Hadi gel şimdi de bir çocuk çalalım!” demişlerdi...
Saatlerce sürecek işkence ve cinayet böylece başlamıştı...
* * *
Bu olay bundan tam 17 yıl önce Liverpool’da yaşandı.
Sadece İngiltere değil bütün dünya şoke oldu.
“11 yaşında iki çocuk nasıl olur da böylesine vahşi bir cinayet işleyebilirdi?”
Jon ve Robert’ın 3 yaşındaki James Bulger’ı öldürmesi üzerine onlarca kitap yazıldı.
Medya, emniyet, psikologlar, sosyologlar, aileler aylarca “İngiltere tarihinin en akıl almaz ve en vahşi cinayeti”ni anlamaya çalıştı.
Cinayetin şifreleri çözüldü ama 11 yaşında iki çocuğun nasıl böyle bir cinayet işlediği İngilizler için hâlâ çok önemli bir tartışma konusu.
Okullarda bu cinayet tüm boyutlarıyla ders olarak okutuluyor.
* * *
Türkiye birkaç gündür Siirt’ten gelen akıl almaz taciz ve cinayet haberleriyle çalkalanıyor.
Farklı mesleklerden 25 kişinin 4 kız öğrenciye tecavüz ettiği haberinin şoku yetmezmiş gibi şimdi de 13 yaşında sekiz çocuğun 3 yaşında iki çocuğa tecavüz edip ölüme terk ettikleri ortaya çıktı.
İnsan olanın kanını donduran gelişmeler...
Ama unutmayalım bu insanlık dışı cinayetleri işleyenler de insan...
İster Liverpool’lu olsun isterse Siirtli...
Hatta sadece maktuller değil katiller de çocuk...
Bütün bir şehri, bölgeyi ya da ülkeyi yargısız bir biçimde infaz etmek yerine sormamız ve ısrarla peşine düşmemiz gereken soru şu...
“13 yaşında çocuklar nasıl olur da böylesine vahşi bir cinayet işleyebilirler?”
Tıpkı İngilizler gibi...
17 yıl sonra bile...
Paylaş