Kim daha polemikçi?

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan dün Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada önüne gelene bindirdi.

Bir siyasetçi olarak hakkıdır, bindirir.

Ama her bindirmesinde haklı mıdır?
İşte o tartışılır...
* * *
Tayyip Bey polemik yapmayı seviyor.
Özellikle de köşe yazarlarıyla.
Dünyada köşe yazarlarıyla ve basınla bu kadar sık polemiğe giren bir başbakan yok.
Ama madem hak ve hakikati konuşuyoruz şunu da kabul edelim, Amerika ya da Avrupa basınında bizimki kadar köşe yazarı enflasyonu da yok.
Arz-talep meselesi...
* * *
Türkiye hem nitelik hem de nicelik olarak polemik üretmeye çok elverişli bir siyasi iklime sahip...
Hiçbir itirazım yok.
Hatta eskilerin deyişiyle “Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan çıkar”.
Yani, hakikat ışığı, fikirlerin çarpışmasından doğar.
Gerçi Refik Halit, Ziya Paşa’ya atfedilen bu deyişi her duyduğunda öfkelenip “Yapmayın arkadaşlar, bizde bu çatışmalardan ya kurşun ya da sürgün çıkar” demiş ama olsun.
Yeter ki derdimiz hakikat arayışı olsun...
* * *
Erdoğan’ın mücadelesinde ve dünkü konuşmasının bütününde bir hakikat arayışı var.
Romanlardan özür dilerken de var, azınlık mallarının iadesi için yasa çıkarırken de...
Kürt açılımının etnik bir açılım olmadığını söylerken de var, “Akdamar kilisesini biz restore ettirdik” derken de...
Doğu Kudüs’te yeni yerleşim bölgelerinden dolayı İsrail’e kafa tutarken de var, belediye otobüslerine yapılan zammın yargı kararıyla geri alınmasını komünist zihniyetle ilişkilendirirken de...
“AK Parti ve CHP’nin reddettiği Aytaç Durak’ı MHP aday gösterdi” derken de var, Türkiye’de 100 bine yakın kaçak Ermeni yaşadığını söylerken de...
* * *
Fakat sorunu şu...
Bir, “Öylesine
hakikat arayışı ile
doluyum ki yaptıklarımı takdir etmek yerine nankörlük yapıyorsunuz” ruh haline sahip.
İki, Türkiye’de kendisi dışında hiç kimsenin kelle koltukta hakikat arayışına giriştiğine inanmıyor...
Böyle olunca kimi zaman yanlış da yapsa duymak istemiyor.
Kaçak Ermenilerle ilgili ettiği lafın problemli olduğunu o da biliyor.
Ama “özür dilemesini” isteyenlere “Siz kimin avukatısınız?” diye karşılık veriyor.
Eleştiri yapanları “dürüst olmamakla” suçluyor.
Çünkü onun zihninde dürüstlük, böyle bir laf etmiş de olsa, bu konularda onca mücadele veren bir başbakanın yanında olmayı gerektiriyor.
* * *
Türkiye’deki kutuplaşma, hakikat arayışı içinde olduğuna inanan Erdoğan gibi kelle koltukta mücadele eden bir siyasetçiyi özeleştiri limanına bir türlü çekemiyor.
Mesela Aytaç Durak’ı aday gösteren MHP’yi eleştirdi...
“Sorsana bize neden tekrar aday yapmadık diye...”
Haklı, CHP’nin şaibeli bulduğu için reddettiği Durak’ı MHP en başta reddetmeliydi.
İyi ama aynı soru Erdoğan için de geçerli değil mi?
1984’ten bu yana girmedik parti bırakmayan Aytaç Durak’ı 2004 mahalli seçimlerinde AK Parti neden aday gösterdi?
Kimse çıkıp da “O zaman bilmiyorduk” demesin, Durak hakkında açılmış 300’e yakın dava vardı...
Mesele basının ya da Başbakan’ın polemikçiliği değil, yeter ki hakikat arayışı hakkaniyetten uzak olmasın.
Yazarın Tüm Yazıları