PaylaÅŸ
Bu yüzden olsa gerek Körfez ülkelerinden gelen fon ve şirket yöneticileri ilk onun kapısını çalıyor. O da sık sık körfez ülkelerini ziyaret ediyor.
Daha geçenlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ihracatçılarla birlikte Mısır’dan başlayıp Katar’dan çıkan yoğun bir Ortadoğu turu attı.
Geçen ay Unakıtan’ı ofisinde ziyaret ettiğimde ise benden sonra randevu için sırada bekleyen bir çok körfez sermayesi temsilcisi ile karşılaştım.
Aslında körfez sermayesi küresel dalgalanmanın başladığı günlerden bu yana her yerde.
Gün geçmiyor ki dünyanın en büyük finans kurumlarından biri daha hissesinin önemli bir kısmını körfez sermayesine devretmiş olmasın.
En son üç gün önce Katar Devlet Fonu (QIA) İsviçre Bankası Credit Suisse 15 milyar dolarla ortak oldu. Merill Lynch’den Citigroup’a dünyanın en büyük finans kurumları şu fırtınalı günlerde birer birer Körfez sermayesinin güvenli limanına yanaşıyor.
Åžaka deÄŸil.
Dünyanın en büyük finans kurumlarında Citigroup’un en büyük hissedarı kim biliyor musunuz?
12.5 milyar dolarla Citigroup’un %6 hissesini alan 250 milyar dolar büyüklükteki Kuveyt Investment.
Durun daha bitmedi.
Hemen arkasından da geçenlerde Citigroup’un %4.9’luk hissesine 7.5 milyar dolar ödeyen fon büyüklüğü 875 milyar doları bulan Abu Dhabi Investment (ADIA) geliyor.
11 Eylül’den sonra ‘gün gelecek Amerika’nın en büyük finans devlerinin en büyük hissedarları Körfez sermayesinden olacak’ deseniz aklınızı peynir ekmek yemekle suçlanırdınız.
Fakat 5 yıl gibi kısa bir süre içinde dünyada işler tersine döndü.
Dünün küçümsenen gelişmekte olan ülkeleri bugün gelişmiş ülkelerin emniyet sübabı oldu, dünün terörle adı birlikte anılan körfez sermayesi şu fırtınalı günlerde batı kapitalizminin mecburen de olsa sığındığı liman.
Körfez sermayesi olarak tanımladığımız toplam büyüklüğü 1.2 trilyon doları bulan devlet kontrolündeki fonların sadece son bir yılda batılı bankalara yaptığı yatırım 70 milyar dolar.
Aslında körfez sermayesi 1973 krizinden bu yana petro-dolar zengini olarak batılı ülkelerde yatırım yapıyordu. Fakat bu kez hem nitelik hem de büyüklük açısından durum farklı. Ve iÅŸin ilginci hem AsyaÂhem de Körfez sermayesi için süreç yeni baÅŸlıyor.
Peki Türkiye’de durum ne?
Henüz çok parlak değil fakat çok hızlı bir tırmanma trendi var.
Ernst & Young’ın verilerine göre 2007 yılı içerisinde Türkiye’de gerçekleşen birleşme ve satın alma işlemlerinde Körfez sermayesi yüzde 9’luk bir hacme sahip.
Bu da yaklaşık 2.1 milyar dolar ediyor.
Fakat dedim ya asıl tırmanma bundan sonra olacak.
Nerden mi biliyorum?
Bizzat Körfez Ülkelerinden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Unakıtan’dan.
Kendisini ziyaret ettiğimde randevu için bekleyenleri ve küresel çalkantıları hatırlatıp, ‘Hükümetiniz Körfez sermayesini likidite sıkışıklığında sığınılacak güvenli bir liman, bir çeşit B Planı olarak mı görüyor?’ diye sorunca, ‘Ne B Planı Eyüp Bey! A Planı, A Planı’ cevabını almıştım.
Nitekim Gül ve Unakıtan’ın ardından önceki gün Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet ÅžimÅŸek, toplam 1.2 trilyon doları yöneten üç Arap ülkesinde ‘road show’a çıktı.Â
Bu aslında Şimşek’in son iki aydaki ikinci körfez turu.
Ata Yatırım’ın organize ettiği program kapsamında Şimşek Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’da Türk Telekom’dan Halk Bank’a, elektirik dağıtım ihalelerinden otoyol ve köprülere bir çok proje için yatırım daveti yapıyor.
Hükümet gerçekten de Körfez sermayesini yabancı sermaye çekme noktasında artık A Planı’nın parçası olarak görüyor.
Baksanıza eskiden road show için Londra-Frankfurt-New York üçgeninde mekik dokuyan bakanlar şimdilerde Kuveyt-BAE-Katar arasında dolanıp duruyor.
Unakıtan o her zaman ki esprili üslubuyla hükümetin A Planı’nı açıklıyor: ‘Sık sık Körfez ülkelerine gidiyorum. Niye? Kulaklarından dolar fışkırıyor. Sarkozy bile gidiyor. Körfez büyük bir ekonomi. Biz duyduk mu paranın sesini, peşine düşeriz...’
Sadece devlet değil özel sektör de Körfez sermayesi ile arka arkaya çok önemli projelere imza atıyor. En son Acıbadem Hastanesi markasını Ortadoğu’ya taşımak için çok önemli bir ortaklığa imza attı.
Henüz sonuçlanmadığı için açıklanmayan bir çok yatırım ise sırada.
Biliyorum kimileri ‘yeşil sermaye’, kimileri ise ‘değerli varlıklarımız peşkeş çekiliyor’ diyerek Körfez sermayesine karşı çıkıyor, fakat Unakıtan’ın en azından yabancı sermaye çekme konusunda Körfeze dayalı A Planı tıkır tıkır işliyor.
Darısı AK Parti Hükümeti’nin yıllardır yabancı sermaye rehaveti ile el atamadığı sanayi ve üretimde rekabet gücümüzün arttırılmasına.
E tabii sanayi ve üretimde rekabet gücünün arttırılması için önce hükümetin bir sanayi ve ticaret envanteri çıkarması sonra da bu envanter üzerinden yeni bir A Planı hazırlaması gerekiyor. Olur mu?
Beklemekten kim ölmüş!
PaylaÅŸ