Paylaş
Kim kafa tutacak ‘halkların kardeşliği’ adına Kürt’ün Kürt’e yaptığına...
Kim isyan edecek?
Kim başlatacak gerçek Kürt isyanı’nı.
* * *
Önceki gün ‘LANET OLSUN’ diye haykıran o ses Diyarbakır’dan geldi.
İsyan bayrağını eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu açtı.
Kol kırıldı ama yen içinde kalmadı.
* * *
Her şey geçen hafta Hasankeyf yakınlarındaki TPAO’ya ait petrol sahasına giren bir grup PKK’lının, iki güvenlik görevlisini etkisiz hale getirdikten sonra işçilerin bulunduğu konteynerleri ateşe vermesiyle başladı.
Uzaktan alevleri gören Batman Barosu Başkanı Sedat Özevin, kapatılan HEP’in Batman İl Başkanı Salih Özdemir, İHD Batman Şubesi Başkanı Sadi Özdemir ve Almanya’dan kardeşlerini ziyarete gelen Sıddık Özdemir hemen bir arabaya atlayıp yardım için yola koyuldu.
Zaten hem Özdemir kardeşler hem de Özevin o bölgede kimin başına bir şey gelse anında yanında biterdi.
Bölge halkı için onlar ‘Batman’ın yardım melekleri’ydi.
* * *
‘Batman’ın yardım melekleri’ yardım yolunda yola döşenen ‘tuzak’ mayına basınca araçlarıyla birlikte paramparça oldular.
Meğer tuzağı kuran PKK’lılar yangını bilerek çıkarmışlar.
Fakat yangına müdahale için ilk gelenin yıllardır Kürt kimliği için mücadele eden, defalarca hapse girip çıkmış Özdemir kardeşler ve ‘derviş ruhlu’ Özevin olacağını tahmin edememişler.
‘Minik’ bir hesap hatası yapmışlar!
Onlar ‘Kürt halkı adına’ o ‘alçak tuzağı’ güvenlik görevlilerini öldürmek için kurmuşlar.
‘Kürt halkı adına’ şiddete bulaşmadan herkesin yardımına koşan Kürtlerin de olabileceğini akıl edememişler.
İradesini Kandil’e teslim etmeyen ‘yardım melekleri’nin katli üzerine ne diyeceklerini bilememişler.
Önce alçak tuzağı devlete yıkmaya çalışmışlar sonra kimseyi inandıramadıklarını görünce “Pardon,
bi yanlışlık oldu” demişler.
* * *
İşte Sezgin Tanrıkulu’nun isyanı tam da bu noktada geldi.
Önceki gün Radikal’de ‘LANET OLSUN’ başlığıyla yazdığı yazı benim gözümde gerçek ‘Kürt isyanı’nı başlattı.
Tavsiye ederim http://www.radikal.com.tr’den yazının tamamını okuyun.
Neden gerçek Kürt isyanı dediğimi daha iyi anlayacaksınız...
LANET OLSUN
BU savaş en kalleşçe yöntemleri ile yakınlarımızı en yakınımızdakileri almaya devam ediyor...
Lanet olsun...
Bu savaş, parçalarımızı toplayamayacak bir biçimde ayırıyor bizi bizden...
Bu savaşa lanet olsun...
Bu savaşta kullanılan bu alçakça tuzaklara lanet olsun...
Hiç kimse, hiçbir amaç için bu tuzaklı eylemi meşrulaştıramaz.
Bu eylemin son kaybı sevgili Sedat oldu.
Bir derviş gibi bu dünyanın dışında, sadece ama sadece insanı esas alan, bunu kişiliğinin ve mesleğinin odağı haline getiren bir yaşam...
Ve o artık yok!
Evet, lanet olsun!
Yaşadığımız her yeri daha da az yaşanır hale getirmeye çalışan, her şeye tuzak kuran bu yönteme lanet olsun...
Hem Sedat’ın yaşamına hem de yaşamlarını kendilerini sarmalayan ilişkiler ağından sıyırarak özgürlüğe, barışa, demokrasiye ve bu mücadelenin şiddetsiz yöntemlerle yürütülmesine adayan Özdemir kardeşlerin yaşamlarına son veren bu tuzağa lanet olsun...
Bu biçimlerde savunmasız insanları tuzaklarda öldüren bir savaş yöntemi, hak ve özgürlükleri için mücadele eden, hak ve özgürlüğe susamış Kürtlerin savaşı olamaz ve Kürtlerin hak ve özgürlükleri adına yürütülemez...
Bu tuzak belki de onlara kurulmamıştı...
Belki bu mayın, o yangının ihbarı üzerine oraya gidecek askerlere denk gelecekti...
Peki, ne fark edecekti?
Dostlarımız değil de askerler ölse, susmalı mıydık?
Böyle lanet bir tuzakta ölenler asker olunca, ‘ne büyük başarı’ diye düşünüp susmalı mıydık? Hayır!
O nedenle şimdi tam zamanıdır!
Bu savaşa ve bu yöntemlere daha yüksek bir sesle karşı çıkmanın tam zamanıdır.
Yaşamımıza, mücadele arkadaşlarımızın yaşamına karşı kurulmuş bu tuzakların bütün insani değerlerimizi paramparça ettiğini daha yüksek sesle haykırmalıyız...
Bu savaşın ve bu yöntemlerin Kürtlerin özgürlüğü ve hakları açısından, hukukun üstünlüğü ve adalet açısından, barış ve demokrasi açısından hiçbir getirisi yok.
Bu savaşın ve bu yöntemlerin hak ve özgürlüklerimiz için yürütülemeyeceğini haykırmanın her zamankinden çok daha fazla zamanı.
Paylaş