Paylaş
"PKK saldırıları sonrası sokağa taşan haklı toplumsal tepkinin, bir s
üre sonra kontrolden çıkıp, Türkiye'yi içerden dinamitleyecek bir etnik çatışmaya yol açma ihtimali var mı?"Daha sormaya başlarken iki kez "ağzımdan yel alsın" dedim ama hazır meseleyi asayiş boyutuyla yakından izleyen bir yetkili bulmuşken sormadan edemedim.
Önce meselenin sosyolojik ve psikolojik analizini yapan Atalay,
ısrarım üzerine, istihbarat ve güvenlik boyutuna ilişkin şu cevabı verdi:"Son g
ünlerde dalga dalga büyüyen toplumsal tepki giderek yerini sağduyuya bırakıyor. Çünkü vatandaşlarımız, gösterdikleri haklı tepkileri birilerinin farklı amaçlar için kullanmak istediğini gördü. Türkiye'yi iç kargaşaya sürükleyecek bir anlayışa prim vermedi."Ben bizzat kendi şahit olduğum bazı provakatif eylemleri anlatınca, "Emniyet g
üçlerimiz bunları yakından izliyor. Provakasyoncuları tespit ediyoruz.Halkımız bu konuda duyarlı. Ben şu an i
çin bir tehlike görmüyorum" dedi.Aç
ıkçası İçişleri Bakanı olarak Atalay'ın "endişeye mahal yok" yollu sözleri içimi rahatlattı fakat "o meşum soru" zihnimden silinmedi.Biliyorum aklı başında herkes, PKK ter
örü ile Kürt sorununu, Kuzey Irak'la, Güneydoğu'yu birbirinden ayırmamız gerektiğini söylüyor.Fakat ilk defa bu sorun etnik-etik-ulusal-bölgesel ayr
ımları geçersiz kılabilecek kaygan bir zemine kaydı.Zaten PKK'nın amacının meseleyi ter
ör-güvenlik denkleminden çıkarıp, bir Kürt-Türk savaşına dönüştürmek istediği artık sır değil.Bu y
üzden son günlerde kiminle konuşsam istemeye istemeye "o meşum soruyu"soruyor. Her ne kadar Beşir Atalay i
çimizi rahatlatacak şeyler söylese de propaganda silahı adım adım ağlarını örüyor.Bir al
ışveriş merkezinde Kürtçe konuştukları için tartaklananlar da var, bayrak açmadığı için azarlananlar da...Son bir haftad
ır e-mail kutum, Türkiye'nin önde gelen şirketlerini PKK'ya destek vermekle suçlayan mesajlarla doldu.Belli ki birileri sistematik bir biçimde dezenformasyon çark
ını işletiyor.Şirketlerin bin bir emekle oluşturdukları saygınlığı, akılları sıra toplumsal
öfkeyi kullanarak yerle bir etmek istiyorlar.Ak
ıl alır gibi değil. Mesela Türkiye'nin tekstil ve konfeksiyon sektöründe yüz akı kurumlarından Tema Holding'e karşı tam bir karalama kampanyası başlatılmış durumda.B
ünyesinde LC Waikiki markasını bulunduran, 4 bin kişiye istihdam sağlayan 500 milyon dolar ciroya sahip Tema Holding , hemen Cumhuriyet Bayramı öncesi benim de posta kutuma düşen şu gerçek dışı mesajla yıpratılmaya çalışıldı:"LC Waikiki'yi Leyla Zana satın aldı.
Ürünlerin parası PKK'ya gidiyor.Bunlar da kurşun olarak bize geri d
önüyor."Belli bir adresten ç
ıkan ve tam 40 bin kişiye gönderilen bu e-mail son bir haftadır internet ortamında dolaşıp duruyor. Oysa ortada ne bir satış var ne de Zana ilişkisi.Normal bir zamanda "cevap vermeye bile değmez" diyeceğiniz t
ürden bir saldırı, şu günlerde Tema'yı gazetelere ilan vermek zorunda bırakıyor.Tema Mağazacılık Y
önetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, haklı olarak bu iftiraya isyan ediyor ve gerekli önlemleri almak için uğraşıyor.Emniyet mesajın kaynağını bulma yolunda bazı bulgulara ulaşmış.
Ancak fırsat
çılar boş durmuyor.D
ün birileri bu kez Ceylan Holding'den Toprak'a Tatlıses Turizm'den Doğu Ergil'e birçok ismi karalamak için "Öcalan'ın İfadesinden" başlığıyla yeni bir bombardımana başladı.Propaganda savaşı
çok alçak bir biçimde kızışıyor.Ge
çmişte ürünleri üzerinden benzer iftiralara uğrayan şirketler oldu.Fakat bu kez durum farklı.
Çünkü toplumsal tepkinin en yoğun olduğu şu günlerde bu tür saldırılar çok farklı amaçlara hizmet edebiliyor.Her ne kadar
İçişleri Bakanı Beşir Atalay "endişeye gerek yok" diyerek içimizi rahatlatsa da, şu günlerde endişeli endişeli "o meşum soruyu" sormak kaçınılmaz oluyor.Paylaş