Erdoğan'ın kriz sırrı

15 Eylül 2008 tarihinden bu yana küresel ekonomik krizin Türkiye'ye etkilerini "bizi teğet geçti" söylemiyle geçiştirmeye çalışan Başbakan Tayyip Erdoğan önceki gün Elbistan mitinginde krizin varlığını ilk kez açık bir biçimde kabul etti:

Haberin Devamı

"Şu anda Türkiye'de bir ekonomik kriz yok mu? Var. Bunu görüyoruz eyvallah…"

Peki ama bugüne kadar hükümete uyarıda bulunanları bile "kriz tellalı" olarak suçlayan Tayyip Bey krizin varlığını kabullenmek için neden 6 ay bekledi?

İşin sırrı 15 Eylül 2008 tarihinde!

Daha doğrusu 29 Mart 2009'da.

Gelin en baştan başlayarak birer birer açıklayalım.

Lehman Brothers'ın iflasını istediği 15 Eylül 2008 tarihi global finans krizinin miladı olarak kabul ediliyor.

Öyle ki küresel finans krizine ilişkin değerlendirme yapan uzmanlar -her ne kadar mortgage krizi Mayıs 2006'da başlamış olsa da- kriz sürecini ‘LB'den önce' ve "LB'den sonra" diye ikiye ayırıyor.

Sadece piyasa uzmanları mı?

Hayır, siyasi analistler de benzer bir ayrım yapıyor. Çünkü Lehman Brothers'ın batışı sadece global finans piyasalarını altüst etmedi,
Amerikan seçimlerini de dramatik bir biçimde etkiledi.

15 Eylül tarihine kadar anketlerde Cumhuriyetçi aday McCain Demokrat Obama ile kafa kafaya gidiyordu. Hatta bazı anketlerde önde gözüküyordu. Fakat Lehman'ın batışı sonrası yaşanan gelişmeler Obama'yı bir anda McCain'in önüne geçirdi. Nitekim o rüzgârla Obama Amerikan tarihinde birçok açıdan ilkleri gerçekleştirerek başkanlık seçimini kazandı.

Peki, ne oldu da Amerikalı seçmen bir anda McCain'den Obama'ya döndü?

Kritik eşik Lehman'ın batış sürecinde McCain'in seçim meydanlarında insanların gözünün içine baka baka "Ekonomimizin temelleri sağlam" cümlesi oldu.

Öyle ki McCain'in bu cümlesi Lehman'ın iflasından sonra piyasalardan gelen her olumsuz haberde Amerikan kamuoyunun tepesini attıran acı bir şakaya dönüştü.

McCain yanlış anlaşıldığını söyleyip kendini izah etmeye çalışsa da kasım seçimlerinde birçoklarına "şaka gibi" gelen açıklaması ve 15 Eylül itibariyle baş aşağı giden Amerikan ekonomisinin bedelini ödedi.

Şimdi gelelim yaklaşan yerel seçimlere ve Erdoğan'ın kriz itirafına.

Bence Tayyip Bey uzun süre "Global kriz bizi teğet geçti" lafına inandı ya da inandırıldı.

Fakat ülkenin dört bir yanından gelen kötü haberler pragmatik bir siyasetçi olarak onu da titretip kendine getirdi. "Teğet geçti" lafının daha doğrusu mızrağının artık çuvala sığmadığını o da anladı.

Nasıl mı?

Üç şekilde.

Birincisi her şeye rağmen diğer siyasetçilerle kıyaslandığında sokağın ve seçmenin nabzını en iyi tutan lider hâlâ Erdoğan. Baksanıza Baykal ve Bahçeli ekonomik kriz herkesin canını yaktığı halde miting yapmaya çekinirken Erdoğan her gün bir ya da birkaç ilde on binleri meydanlara topluyor.

Dolayısıyla krizin sokağa nasıl yansıdığını şu seçim sürecinde en iyi o gözlemledi.

İkincisi şimdiye kadar kendisine sunulan iyimser tablolara rağmen Türkiye'nin hem işsizlik hem sanayi üretimi hem büyüme hem de parasının değer kaybı açısından gelişmekte olan ülkeler içinde krizden en çok etkilenen ülkeler arasında başı çektiğini artık o da gördü.

Ve son olarak şimdiye kadar "teğet geçti" laflarıyla geçiştirdiği ekonomik krizin, yaklaşan yerel seçimlerde hükümetin kayıtsız tavrından dolayı aleyhine dönebileceğini ilk kez o da hissetti.

Krizin Türkiye'de yerel seçimleri Amerika'daki gibi etkilemesinden bahsetmiyorum. Sonuçta Amerika'da kafa kafaya yarışan iki aday vardı. Türkiye'de ise AK Parti kısa bir süre öncesine kadar yapılan anketlerde açık ara öndeydi. Zaten ne olduysa son haftalarda oldu.

Hükümetin kriz karşısındaki kayıtsızlığı yüzde 50'lerin üzerinde görünen AK Parti oylarının hızla yüzde 45'in altına doğru eridiğini gösteriyor.
Bu yüzden ani bir siyasi manevrayla seçimlere iki hafta kala Erdoğan krizin varlığını açıkça kabul etti. Ve hemen ardından ekonomi bakanları birbiri peşi sıra krize karşı alınabilecek tedbirleri konuşmaya başladı. Düne kadar medyadan uzak duran ekonomi bakanları arka arkaya toplantı ve açıklama yapmaya başladı.

"Krize karşı öyle cilalı paketler hazırlamaya gerek yok" söylemi yerini Nazım Ekren'in "Birçok sektörü ilgilendiren yeni paket yolda" müjdesine bıraktı.

Hükümet geç de olsa Başbakan'ın söylemiyle "bir kriz olduğunun farkına" vardı.

Ankara'dan son aldığım haber "Hükümet seçimlerden hemen sonra IMF ile bir anlaşma imzalayarak tansiyonu düşürecek" şeklinde.
Biliyorum, çok geç kalındı fakat yine de zararın neresinden dönülürse kârdır.

Yazarın Tüm Yazıları