Türk ekonomisine ilişkin istihdam-verimlilik-büyüme-enflasyon-faiz-ihracat-ithalat-cari açık gibi birbirinden önemli veriler bir yana, doların hali bir başka yana.
Neden mi?
Çok basit çünkü vatandaş "Hatice'ye değil neticeye bakar."
Siz istediğiniz kadar bin dereden bin bir izahat getirin, Türkiye'de sokaktaki vatandaştan en büyük holding patronuna kadar hemen herkes cebindeki-kasasındaki paranın dolar ama illa da dolar karşısındaki durumunu sorar.
Her siyasi iktidar için de kıyamet o noktada kopar.
AK Parti hükümeti maalesef göstere göstere gelen global ekonomik krizi yeterince iyi kavrayamadı.
Hükümet önceki gün sanki dünyada bir kriz yaşanmıyormuş gibi hiçbir revizyona gitmeden 2009 yılı bütçesini açıkladı.
Zaten Başbakan aynı gün yaptığı bir konuşmada "İnanıyorum ki inşallah bu kriz bizi teğet geçecek" dedi.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "Ne tedbir alıyorsunuz" sorusuna ısrarla "Bizde yangın yok, niye su sıkalım" cevabını verdi.
Peki ne oldu da Başbakan'ın "hamdolsunlu-maşallahlı-inşallahlı" açıklamalarına rağmen son 40 günde Türkiye'den 15 milyar dolarlık sermaye çıkışı yaşandı?
Türk Lirası dolar karşısında yüzde 40'a varan bir değer kaybına uğradı.
Dolar 1200'lü seviyelerden 1700'lü seviyelere uzandı.
Erdal Sağlam Referans'ın bugünkü manşetinde son günlerde dolarda yaşanan anlık dalgalanmaların görünen ve görünmeyen sebeplerini tek tek sıralıyor.
Bir tanesi var ki bence hükümetin krizi algılama ve yönetme konusundaki zaafını tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor.
Doların ateşi bu kadar yüksekken, her zaman gemiyi ilk terk eden hedge fund'lar panikle kaçışırken bazı kamu kurumları piyasaya giriyor ve çok yüklü döviz alımları yapıyor.
Mesela Botaş. Doların en hareketli olduğu gün girmiş piyasaya elindeki Türk Lirası'nı bozdurup tam 500 milyon dolar almış.
Normal bir zamanda bu işleme kimsenin söyleyeceği bir laf olamaz.
Fakat ortalık bu kadar yangın yeri iken bir kamu kurumu bir defada böylesine büyük bir alımı hele de ekonomi yönetimi ile koordine etmeden nasıl yapabilir?
Hükümet belki hâlâ anlayamadı ama yaşadığımız şu günler normal zamanlar değil. "Biz bu krizi en az zayiatla atlatırız inşallah" laflarıyla kendimizi kandırmayalım.
Eğer AK Parti hükümeti hiç vakit kaybetmeden "ekonomide olağanüstü hal" ilan etmeden bu işi yönetebileceğini zannediyorsa buraya yazıyorum; bu işin faturası, tahmin ettiğimizden de büyük olacak.
Hesap çok açık. Bir kamu kurumunun yaptığı 500 milyon dolarlık bir alım, normal zamanda gerçekten de doları teğet geçecekken, önceki gün son zamanlardaki en büyük dalgalanmalardan birine sebep oldu. Elbette başka bir sürü sebep var fakat sorun da bu ya. Bu zaman mevcut sebeplerin üzerine yenilerini ekleme değil azaltma zamanı.
"500 milyon dolar ne ki?" diye düşünüyorsanız yanılırsınız.
Dün bir bankacı ile konuştum. "Piyasa o kadar sığ ve tepkisel ki 400-500 milyon dolarlık bir alım bile doların ateşini yükseltmeye yetiyor" dedi.
Hükümet hâlâ mevduata garanti verip vermemeyi tartışıyor.
Atı alan çoktan Üsküdar'ı geçti.
Global ekonomik kriz şunu çok açık gösterdi ki yangın kontrolden çıktıktan sonra su sıkmak hiçbir işe yaramıyor. Eğer dövizde yaşanan anormal dalgalanma bile hükümeti önalmak konusunda harekete geçirmezse Türk ekonomisinin hali o zaman gerçekten de Allah'a havale. Dolarda yaşanan bu anlık zıplama sadece bir kesimi vurur diye düşünüyorsanız yanılırsınız. Türk Lirası'nın bu kadar hızlı değer kaybetmesi ve kontrolden çıkıyor görüntüsü 2001 krizinden bu yana biriken tüm kazanımların tehlikeye girmesi anlamına gelir.
Bu işin şakaya gelir tarafı yok.
Alın Türkiye'nin en kârlı 30 şirketini, yazın bir kenara 9 aylık kârlarını.
Ve karşı tarafa son bir ayda dolardaki artıştan dolayı yaşadıkları kaybı ekleyin.
Emin olun hemen hepsi ekside.
Bırakın ithalatçıyı, konuştuğum bütün ihracatçılar panikte.
"Ne fiyat verebiliyoruz ne de sipariş alabiliyoruz" diyorlar.
Tüm maliyetler şaşmış vaziyette.
Ama hamdolsun AK Parti hükümetinin doları 1.4 TL olarak öngördüğü 2009 Bütçesi demir gibi maşallah.