Demokrasinin hüküm sürdüğü insanlar birbirleri ile kuracakları iletişimde, sosyal yaşamın gereği olan genel kurallara saygı duyarlar.
Çünkü çeşitli deneyimlerden edinilen tecrübeler sonucunda konulan bu kurallar, insanların mutlu bir şekilde bir arada yaşamalarını sağlar. Demokrasi, karşındakilerin sosyal ve kişilik haklarına saygı duyulması ile başlar, ulusal platformdaki ilişkilere kadar gider. Gerçek ve eksiksiz demokrasinin olduğu ülkelerde yaşamak daha keyifli ve güvenlidir.
Demokrasi bir anlayışın ifadesidir, sevgiyi gerektirir, kendin kadar başkalarını da sevmeyi gerektirir. Sadece insanlar için değil, doğayı ve üzerinde yaşayan canlıları da sevmeyi gerektirir, sorumluluk ister. Uyum ister, sabır ister, var olan kurallar uygulanır, uygulamada aksaklık varsa tartışılır. Ancak önce kurallara uyulur. Tartışma hakarete varmaz, hatta silaha hiç yer yoktur. İnsanlar sudan sebeplerle birbirini katletmezler. Her gün gazete ve televizyonlarda izlediğimiz onca cinayet, katliam gibi trafik kazaları ve ortalıkta dolaşan onlarca cezası verilmemiş, verilse de ödül gibi ceza alacak suçlular. Nasıl bir demokrasi bu? Demokrasi haklı olanın hakkını da korur. Kimse bundan endişe etmez. Hak yerini hemen bulur. Demokrasi derin bir konudur, her toplumun yaşayabileceği bir kültür hiç değildir.
Ülkemizde demokrasi nasıl yaşanıyor? Herkes olayları kendine göre yorumlayarak, kendi kurallarını oluşturarak bir arada yaşamaya çalışıyor. Kuralı kendin yaz kendin uygula, "kendin pişir, kendin ye" gibi. Öyle olursa, işte böyle oluyor. Kafana göre takılacaksın, kendi menfaatine hep öncelik vereceksin, kişilik ve yaşam hakkı nedir bilmeyeceksin, sana uymayan bir şey olduğunda demokrasiye sığınıp yardım isteyeceksin. Oldu...
Bunun adı demokrasi olamaz. Olsa, olsa "Saldım çayıra mevlam kayıra" olur. Trafikte olanlara bir bakın, demokrasinin neresinde olduğumuzu göreceksiniz. Kimsenin kimseye sabrı yok. Hiç kimsenin birbirine öncelik vermesi gibi bir yaklaşımı yok. Adeta omuz omuza, tampon tampona bir itişmedir gidiyor. Kaza yapan sürücüler silahına davranıyor, minibüsü tarıyor, altı kişi yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor. Bir gün otobüse çarpan sürücünün el bombası atması haberi çok da uzak bir ihtimal değil gibi gözüküyor. Kaza yapan bir otomobilden dokuz ölü çıkıyor. Yol vermeme savaşında insanlar boğularak ölüyor. Eğitimsiz ve denetimsiz yolcu taşımacılığı toplu ölümlere neden oluyor. Otobüsün 32 yolcusu hayatını kaybediyor. Daha bir sürü olay yaşanıyor, sizin de gördüğünüz gibi. Bütün bunlar olurken, ölen bu rahmetli ünlü bir kişi ise medyada bir iki gün manşet oluyor, konu kapanıyor. Suçlu ortada yok, gazetelerin birinci sayfasından haber yolluyor. İki güne kadar teslim olacağım. Hayatımız bu kadar ucuz mu? Ortam bu kadar güvensiz mi? Yoksa biz insan gibi gözüken değersiz varlıklar mıyız?
PEKİ BİZDE NEDEN OLUYOR
İleri ülkelerde demokratik sistem çalışıyor. Bizde herkesin her konuda bilgisi ve yorumu olduğu için, hiçbir şey olmuyor. Her kuralla ilgili bir fikrimiz var. Var olan birleşik kuralları uygulamak için kural üretiyoruz. Kendi kuralı ile araç kullanan biri çıkıyor, onca insanın en temel hakkı olan yaşama özgürlüğünü elinden alıyor. Sonrada hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolanıyor. Ne ceza alıyor? Cezaların caydırıcı olmadığı bir ülkede demokrasiden söz etmek olmaz. Bu yaşadığımız, bize özel bir demokrasidir. Dünyada eşi benzeri yoktur. Yaşadığımız bunca gelişmelerden bir ders çıkartamıyor ve gerekli önlemleri alamıyorsak demokrasiden, dolayısı ile insan haklarından bahsetmesek daha iyi olur diye düşünüyorum.