Paylaş
Almanya Büyükelçiliği’nin organizasyonunda gerçekleşen ziyaret kapsamında Almanya’nın eğitim kalitesi en yüksek olan eyaletlerinden Baden Württemberg’de, Almanya’daki eğitim sistemini tanıma, yıllardır Türkiye’de eğitimle ilgili bir konu açıldığında örnek gösterilen eğitim uygulamalarını yerinde görme imkanı buldum.
Almanya’nın en zengin eyaletlerinden biri ve başkenti Stuttgart olan Baden Württemberg, Almanya’daki Freiburg, Heidelberg ve Tübingen gibi birçok eski, prestijli ve meşhur üniversitelerin de merkezi. Eğitim konusunda oldukça iddialı olan bu eyalette Konstanz, Karlsruhe, Mannheim ve Ulm şehirlerinde ve Stuttgart’da da üniversiteler bulunuyor. Ayrıca dünyaca ünlü Film Akademisi de “Baden” denince akla gelen en önemli eğitim kurumlarından.
ALMAN DİSİPLİNİ
Bir haftalık gezimiz boyunca yukarıda size saydığım üniversitelerin, eğitim kurumlarının hemen hemen hepsini ziyaret ettik. Rektörleriyle, öğretim üyeleriyle, öğrencileriyle tanışma fırsatı bulduk. Hatta bu okullarda eğitim alan Türk öğrencilerle de tanıştık. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, dünyaya ün salmış “Alman disiplinini” daha önce de Almanya’nın başka şehirlerinde bulunmuş biri olarak ilk kez bu kadar iyi anladım. Baden’e ayak bastığımız ilk andan, dönünceye kadar bize Türkiye’de geziye başlamadan önce verilen programın bir dakika bile dışına çıkmadık, çıkamadık. Sabah 7’den akşam geç saatlere kadar programda yer alan bütün ayrıntıları dakika dakika yerine getirdik. Ziyaret ettiğimiz kurumlarda da bu disiplin o kadar iyi işliyordu ki, programda o kurumu tanıtmak için yarım saat ayrılmışsa, bize bilgiyi veren kişi tam 30. dakikakada konuşmasına son veriyordu. Yemek yemek için, üniversitedeki araştırma merkezlerini tanımak için, öğrencilerle konuşmak için ayrılan sürelerde saat gibi tıkır tıkır işledi. Sıcak kanlı Akdeniz insanı olan biz Türkler için bu dakiklik zaman zaman aramızda hayret ifadeleri ile bakışmalara neden oldu. Evet hepimiz gazeteciyiz, gecemiz, gündüzümüz, çalışma saatimiz belli değil. Her an herşeye hazırlıklıyız ama hiçbirimiz bu kadar programlı hareket etmeye alışık değilmişiz bunu anladık. Ama yine de sadece yazılanlar, söylenenlerle fikir yürüttüğümüz “Alman” eğitim sistemini yakından tanımak farklı bir tecrübe oldu.
BAKANLARDAN DİNLEDİK
Tabii ki, görüşmelerimiz sadece rektörler, akademisyenler ve öğrencilerle sınırlı kalmadı, Baden-Württemberg Eyaleti Bilim, Araştırma ve Sanat Bakanı Theresia Bauer ve Çevre, İklim ve Enerji Ekonomisi Bakanı Franz Untersteller ile de tanışma, alanlarında yaptıkları çalışmaları dinleme imkanı bulduk. 4+4+4 eğitim sistemiyle beraber okula başlama yaşının 66 aya indirilmesi tartışmalarında bizlere hep Avrupa ülkeleri örnek gösterildi. “Almanya’da şöyle, İngiltere’de böyle, AB ülkeleri bunu şöyle yaptı” denildi. Hazır böyle bir fırsatı yakalamış, yerinde inceleme olanağı bulmuşken ben de Bilim, Araştırma ve Sanat Bakanı Theresia Bauer’e eğitim sistemlerini sordum.
OKULA BAŞLAMA
Onlarda okula başlama yaşı 6. Onlarda da bizdeki gibi okul öncesi eğitim zorunlu değil. Kreşler var ve 3- 6 yaş arası çocuklar kreşe yönlendiriliyor. Kreşler ücretli ancak maddi durumu iyi olmayan ailelerden ücret alınmıyor. Baden eyaletinde zorunlu eğitim 10 yıl. İlkokul eğitimi de bizim 4+4+4 eğitim sistemindeki gibi 4 yıl. Ancak işte ilk dört yıldan sonrası biraz karışık. Bakan Bauer bile anlatırken, bizim için bu sistemi hemen kavramanın zor olacağı uyarısında bulunuyor. Çocuklar 10 yaşına kadar Grundschule denilen ilkokula devam ediyorlar. İlkokul sonrasında devam edilen üç ya da dört farklı okul türü bulunuyor. Bu kademede yer alan okullar da Hauptschule, Realschule, Gesamtschule ve Gymnasium olarak adlandırılıyor. Bu okullara yönlendirme, öğrencinin ilkokul son sınıf (dördüncü sınıf) birinci dönem karnesindeki başarı düzeyine göre gerçekleşiyor. İşte burada Türkiye ile Almanya eğitim sitemi tamamen birbirinden ayrılıyor çünkü Almanya’da okullar arasında geçişte sınav diye birşey yok. Bizim yeni sistemle birlikte tartışmaya açtığımız “liselere geçişte, üniversiteye girişte sınavları kaldıralım” fikirlerini onlar yıllar öncesinde hayat geçirmiş bile.
ÖLÇÜT SINAV DEĞİL
Almanya’da öğrencinin eğitim sistemi içinde yerini alabilmesinin tek koşulu girdiği sınavlarda başarılı olması değil, ölçüt sınavlar değil. Öğrencinin okuldaki başarısı, sosyal yetenekleri, kabiliyetleri onu hangi okulu seçeceği konusunda yönlendiriyor. Öğrenciler ilkokuldan sonra geçiş yaptıkları lise türlerinde ileride seçecekleri mesleklere de yönlendirilmiş oluyor. Örneğin mesleki eğitim alacak bir öğrenci ders notlarına göre Hauptschule’ye yönlendiriliyor. Hatta şöyle bir ayrıntı da vereyim. Türk öğrencilerin büyük bir çoğunluğu da bu okul türünde eğitim alıyor.
Almanya’da üniversiteye geçişte Türkiye’den farklı. Liseyi bitiren öğrenci Abitur Lise bitirme sınavına giriyor ve bu sınavdan alınan notların ortalaması üniversite eğitim için öğrencileri yönlendiriyor. Yüksekokullar ve üniversiteler öğrencilerin lise eğitimindeki başarı düzeylerine göre seçme yapıyorlar. Yani öğrenciler bizdeki gibi geleceklerini birkaç saate sığdıran eleme sınavlarından geçirilmiyorlar.
SORUN YAŞLI NÜFUS
Alman eğitim sistemi yıllardır bizlere örnek gösteriliyor. Ancak onların da sorunu yok değil. Bu kadar sağlam temelli bir eğitim sistemine sahip Almanların, Türkiye’ye özendikleri, hayranlıkla baktıkları özelliklerimiz de var. Görüştüğümüz kişilerin büyük bir çoğunluğu genç nüfus oranının azlığından ve giderek genç nüfusun düşmesinden yakınıyor. Türkiye’yi bu konuda çok şanslı ve “güçlü” buluyor. Biz yıllardır onların eğitim sistemine “imrenerek” bakarken, onlar bizim genç nüfusumuzu dillerinden düşüremiyor. Diğer bir eksikleri de, üniversitelerde büyük çoğunlukla eğitim dilinin sadece Almanca olması. İngilizce eğitim verilemediği için dünyadan öğrenci çekmeleri de o derece zor oluyor. Lisans düzeyinde İngilizce eğitim vermek için politika geliştiriyorlar.
DOĞRU SİSTEM DOĞRU GELECEK
Bir haftalık ziyaretim sırasında gördüklerim, öğrendiklerim tabii ki bunlarla sınırlı değil. Almanya’da yaşayan Türk ailelerin çocuklarının eğitimde yaşadıkları sıkıntılar, bu sıkıntıları aşmış çok başarılı, gurur verici örneklerle de karşılaştım. Sadece öğrencilere yönelik değil, öğretmen yetiştirme ve istihdam etme konusunda da örnek modelleri tanıma imkanı buldum. Fazla uzatmadan bu köşeden sizlerle sadece ana hatlarıyla bizim de aynı kulvarda yürümeye niyetlendiğimiz yeni eğitim sistemimizle, Almanların eğitim sistemi arasındaki benzerlikler ve farklılıkları paylaştım.
Evet eğitim konusunda oturmuş, sağlam, öğrencileri yeteneklerine göre yönlendiren, makineleştirmeyen, çocuklarını, gençliklerini yaşamalarını engellemeyen bir sistemleri var. Ama örnek gösterilen bu eğitim sisteminde yetiştirecekleri “genç” nüfusları giderek azalıyor. Şunu unutmayalım, bizim de pek çok ülkeye “fark atan” çok ciddi genç nüfus potansiyelimiz var. Eğer 4+4+4 eğitim sistemi kapsamında değiştirmeye niyetlendiğimiz bütün hususları doğru yönde geliştirir ve bu sahip olduğumuz genç nüfusu öyle bir eğitim sistemiyle yetiştirirsek, gerçekten hiçbir Avrupa ülkesinden veya dünyadaki diğer ülkelerden geride kalacağımızı düşünmüyorum. Yeter ki, geleceğimizi doğru sistem üzerinde, doğru metodlarla, doğru politikalarla, doğru inşaa edelim.
Paylaş