DÜNKÜ Yugoslavya maçı sonuç açısından hiç ama hiç önemli değil. Çünkü bir gün önce burnu kırılan İbrahim'e, adalesi çeken Hidayet, bileği ağrıyan Harun ve zaten sakat olan Hüseyin de eklenmişti.
Hücum silahlarımızın olmayışı elbette skor gücümüzü azaltmıştı. Aydın Örs'ün amacı da bu maçta diğer oyuncularımızın neler yapabileceğini görmek, savunmada nasıl mücadele edebileceklerini anlamaktı.
Hücum silahsız 12 Dev Adamımız ilk yarıda istediğini sahaya pek yansıtamadı. Savunmayı zaman zaman becerebildik ama güçlü Yugoslav takımı karşısında hücumu çok da iyi yaptığımız söylenemez. Özellikle çember altı savunmasında da aksayıp, bu bölgeden sayı çıkartamayınca, deneyimli Yugoslavlar farkı 19 sayıya dek taşıdılar. Tüm umutlarımız kırılmıştı. Ama millilerimiz mücadele güçlerini yitirmemişlerdi.
FARKI ERİTTİK AMA...
İşte bu hırs ikinci yarıda sahaya son derece olumlu yansıdı. Savunmamızı derleyip toparladık. Ömer ve Mirsad canlı savunmalarıyla takımı ateşleyince hücum organizasyonundan da verim almaya başladık. Bu mücadele gücü ve arzusuyla son Avrupa şampiyonu Yugoslavya karşısında farkı erittikçe erittik, hatta skora denge bile getirdik. Ama oyunun son bölümünde basit hatalar yaptık. Deneyimli Yugoslavlar da özellikle müthiş şutör Stojakoviç ile bu hatalarımızı cezalandırdılar ve maçı kazanmayı bildiler.
Sonuçta bir hazırlık maçını yitirdik. Üstelik önemli sakatlarımız da vardı. Ancak sevindirici olan, oyuncularımızın yürekli, hırslı ve arzulu mücadeleleriydi. İkinci yarıda verdikleri savaş bize Indiana öncesinde çok olumlu işaretler verdi. Biz böyle takım gibi oynarsak, eksiklerimiz de olsa, sakatlarımız da bulunsa, amacımıza ulaşırız.