SON bir kaç gündür burada sergilediğimiz kötü performansa takılıp kaldık... Olimpiyat Oyunları’ndaki güzellikleri unhuttuk. Oysa, şurası bir gerçek ki Çinliler belki de yüzyılın en görkemli Olimpiyat Oyunları’nı organize ediyorlar. Biz olmayan sporumuzun peşine düşüp, neden bu hale düştüğümüzü tartışırken, burada yaşanılan güzellikleri biraz es geçtik galiba!..
Bundan sonra, kısır çekişmeleri bir kenera bırakıp dün başlayan Atletizm ile birlikte burada spor adına yapılan enfes olaylardan söz etmek istiyorum. Öncelikle Çin’in, 41 milyar dolar harcayarak yaptığı mükemmel tesislerin hakkını vermek gerek. Oyunların organize edildiği tesislerin hiçbirine de en ufak bir kusur bulmak imkansız. Çevreye saygılı, doğayı seven bir mimari düzenle inşa edilen tesislere ve Olimpiyat Köyü’ne, Amerikalı çevreciler çoktan altın madalyayı verdiler bile... Böylesine mükemmel tesislerde tabii ki, süper dereceler ve süper şampiyonlar çıkıyor. Tesisler sporcuları adeta başarıya ve rekora itiyor.
Suda uçuyor sanki
Beijing’e damgasını vuran sporcuların başında dün 6. altın madalyasını alan Amerikalı süperstar Michael Phelps geliyor. Bu adamı havuzda izlerken, sanki parmak aralarında perde var diye düşünüyorsunuz. Suda, uçar gibi yüzen ve bütün rekorları alt üst eden Phelps hiç tartışmasız dünyanın son yıllarda gördüğü en büyük sporcu... Rekorlarla dalga geçen ve madalyaları tek tek toplayan Phelps, bir o kadar da mütevazi. Duygularını soran gazetecilere, "Arkadaşlarım attıkları mesajlarda bana, her gün senin o çirkin yüzünü televizyonda görmekten bıktıkdiye yazıyorlar" diyebilecek kadar da kendiyle dalga geçen ilginç bir kişilik.
Sadece Phelps değil, yüzmede adından söz ettiren. Üçüncü altınına ulaşan Avustralyalı Stephanie Rice’de bir başka su perisi...
İki insan tek kişi gibi
Yüzmedeki bu muhteşem gelişmenin altında balık sırtı formülü ile üretilen yeni mayoların rolünün büyük olduğu ifade ediliyor. Hatta, bu teknolojiye henüz sahip olmayan Nike’ın bu süper teknolojiyi kullanan rakipleri Adidas ve Speedo’nun mayolarından anlaşmalı sporcularına kullandırma izni vermesi bile Olimpiyat ruhunun spor pazarındaki rekabeti nasıl alt ettiğinin ilginç bir göstergesi. Sadece yüzmede yaşanmıyor bu güzellikler. Senkronize kule ve tramplen atlama dalında iki insanın tek kişi gibi hareket edişi herkesi büyülüyor. Çinliler, hem erkeklerde hem kadınlarda bu branşta da bütün altınları toplayarak damgalarını vurdular bile...
Ev sahibi ülkenin tartışmasız üstün olduğu bir başka branş ise jimnastik. Erkekler ve kadınlar takım yarışmalarında altın madalyalara ambargo koyan Çinli sporcuları izledikçe, bunların başka bir gezegenden geldiklerine dahi inanmaya başlıyorsunuz. İnsan vücudunun bu kadar zorlanıp, estetik açıdan mükemmel bir tablo çizmesini şaşkınlıkla izliyorsunuz. Sınırları zorlayıp ortaya çıkardıkları enfes görüntüler uzun yıllar belleklerimizden silinmeyecek gibi...
4.5 saatlik heyecan
Takım sporlarında da inanılmaz mücadeleler izliyoruz. Bayanlar voleybolda Küba ile Çin’in, dört buçuk saatlik mücadeleleri gerçekten bir heyecan kasırgasıydı. Basketbolda son yılların en üst düzey mücadelesi sergileniyor. Dün izlediğim Litvanya-Rusya maçı gerçekten kıran kırana bir kapışmaydı. Amerika , Yunanistan’ı yenip son Dünya Şampiyonası’nın rövanşını alırken gerçek anlamda bir şov yaptı. Beach Volley’de bir birinden güzel kapışmalar var. Kısacası, Dünya sporda dolu dizgin başarıya ve zafere koşarken biz, yerimizde sayarak hayretle ve gıptayla onları izliyoruz. Bu da gerçekten içimizi burkuyor.