BÜYÜK hayaller kurarak geldiğimiz Indianapolis'ten dünya 9'uncusu olarak dönüyoruz.
Kağıt üzerinde bakıldığında ilk kez katıldığımız bu turnuvada elde ettiğimiz derece, başarı olarak görülebilir. Ancak biz, kalitemizin ve klasımızın karşılığını alamadığımıza inananlardanız. Bir Brezilya maçı belki bizi rüyalarımızın dışına itti. Ancak, İspanya ve Yugoslavya maçlarında da iyi oynamadığımız bir gerçek.
Dün 9'unculuk için çıktığımız Rusya karşısında sabah mahmurluğundan olsa gerek, uzun süre istediğimizi yapamadık. 16 sayı geriye düştükten sonra nedense uyandık. Kaptan Harun mücadeleyi ateşledi. Ondan sonra Kaya ve Haluk savaşçı kimlikleriyle öne çıktılar. Mirsad da onlara katılınca, farkı eritip, Indiana'daki turnuvayı 9'unculukla noktaladık.
MÜCADELE ŞART
Şurası bir gerçek ki, biz 5 tane yıldız oyuncuyla birarada oynamayı beceremiyoruz. Bu yıldızların yanına mutlaka savaşçıları koymalıyız. Ya da yıldızlara savaşmayı öğretmeliyiz. Indiana'dan aldığımız en büyük ders, savaşmadan, mücadele etmeden hiçbir yere varılmayacağı. İşte dün Rusya karşısında üç periyot uyuduktan sonra son çeyrekte savaşmayı hatırlayınca, neler yapabileceğimizi gördük. En önemlisi de, sessiz sakin kişiliğiyle hiçbir şeye fazla karışmayan kaptan Harun'un bu maça ağırlığını koymasıydı. Dileriz, Indiana'da gerekli dersleri almışızdır. Bu dersler bize önümüzde oynayacağımız Avrupa Şampiyonası elemeleri için çok gerekli olacak.
Klasımıza ve kalitemize mücadeleyi ekleyip, birlikte oynamayı öğrendiğimizde büyük başarılara imza atarız. Ama bunun için de takımdaki herkesin birbirini sevmesi ve sayması şart. Egoların bir kenara itilmesi Türk Milli Takımı'nı takım yapar. Ama bunlar yapılmazsa, Indiana'da olduğu gibi yine sadece hayallerle yaşarız.