Mucize gibi

BAZI maçlar vardır, kazanmak için her şeyi yaparsınız. İşler kötü gitse de yıldızınızı bulur ters giden olayı lehinize çevirirsiniz.

Ve ‘‘Her şey tamam, ben bu maçı kazandım’’ dersiniz. Ama işte o an tıpkı dün Kiev'de olduğu gibi beklenmedik şeyler olabilir.

Yıldızınız inanılmayacak bir hata yapabilir. Rakip de acayip bir atışı sayıya dönüştürür ve ‘‘kazandım’’ dediğiniz maçı elinizden alıp götürür. İşte bunun için basketbol son derece ilginç ve neyin ne zaman olacağı hiç belli olmayan spor. Sanırım, basketbolun güzelliği burada yatıyor.

Ukrayna'ya kazanıp, İsveç vizesini resmileştirmek için gelmiştik. Aydın Örs de bunun yolunun savunmadan geçeceğini söylüyordu. Oyunun büyük bir bölümünde istediğimiz savunmayı yaptık. Adam adama başarılı olamadık, alan savunmasını oturttuk. Ancak, sorunumuz hücumda idi. Özellikle 3. periyotta hücum organizasyonunu bir türlü oturtamadık. İbrahim'in yanına skorer de bulamadık. Biraz Hüseyin gayretliydi o kadar.

HESAPTA YOKTU

Son priyotta İbo baktı ki, işler kötüye gidiyor, aldı sazı eline. Bütün topları kullanıp, Ukrayna potasını bombardımana tuttu. Bunun sonucunda da farkı kapıtıp, öne bile geçtik. (6/11 2 sayı, 5/8 3 sayı, 7/8 faul atışı, 4 asist, 2 ribaund) Ama gecenin başrol oyuncusu İbo bu sorumluluğu alıp, takımın tüm gücünü yüklenirken, o kadar yoruldu ki, basit bir çizgiye basma hatası yaptı.

Lokmanchuk'un mucize atışı geldiğinde maçın kaderi belli olmuştu. Ancak, skorbordun bozuk olduğu, sayıların ve saniyelerin kenardan söylendiği bir maçta hesabımızda olmayan bir yenilgi aldık. Fakat bu yenilgi bizi yolumuzdan döndürmez. Türkiye bence, İsveç vizesini çoktan aldı bile.

Dünkü maçta savunma yönümüze alkış tutarken, hücumdaki sıkıntılarımızı yine çözemediğimizi söyleyeceğim. İbranim ve Hüseyin'in yanına başka bir skorer bulamamamız en büyük sıkıntımızdı. Ayrıca ribauntlarda rakibe yenilip (33-28), yüzde 39 ile şut atmamız eksik yönlerimizdi.
Yazarın Tüm Yazıları