Kayıp şampiyon

ATİNA, 2004 Olimpiyat Oyunları’nı kazandığı günden bugüne dek süre gelen büyük bir tartışma vardı.

Hemen herkes, olimpik tesislerin zamanında yetişmeyeceğini ve Yunanlıların bu büyük organizasyonun altından kalkamayacağını öne sürüyordu. Oyunların başlamasına 24 saat kala, gördük ki, Atina her şeyiyle bu büyük organizasyona ev sahipliği yapmaya hazır. Bütün tesisler pırıl pırıl, dünyanın en elit sporcularına hizmet vermek için bekliyor. Olimpiyat Oyunları her geldiği kent gibi Atina’yı da baştan aşağıya yenilemiş. Tarihi dokuyla süslü bu kent artık modern bir havaya da kavuşmuş. Pırıl pırıl yollar, saat gibi işleyen metrolar, kısacası her şey olimpiyat ile birlikte yenilenmiş.

Atina’daki en büyük değişim ise kentin o bir türlü yürümeyen trafiğinde olmuş. Yollar son derece açık. Sanki birkaç ay öncesinin trafik sıkıntısı yaşayan kenti burası değil. Olimpik yol ve metro her şeyi düzene sokmuş. Bunun bir başka nedeni de olimpiyatın kente getireceği kalabalıktan kaçan çok sayıda Atinalı’nın tatile çıkması. Trafiğin açık olması, şoförleri memnun ediyor ama taksici Dimitri, bir şikayetini dile getirmeden geçemiyor. ‘Yol açık ama müşteri yok ki. Müşteri olmayınca ben açık yolu ne yapayım?’ diyor ve ekliyor; ‘Olimpiyat belki kenti güzelleştirdi ama bizim işleri alıp götürdü. Üstelik bir de yabancılar için metro ve otobüsleri bedava yapmışlar. Adam niye taksiye binsin ki? Ben en iyisi gidip İstanbul’da taksicilik yapayım.

Olimpiyat karın doyurmuyor

Dimitri
yerden göğe kadar haklı. Onun dediği gibi olimpiyat karın doyurmuyor, ama Yunanistan’ın bu oyunlardan beklentisi büyük. Yaptığı yatırımın karşılığını çıkartmak için özellikle otellerin fiyatlarını epey artırmışlar. Yani Atina’da neye dokunsanız, el yakıyor. Bu da galiba kentin asıl sahiplerinin oyunlar süresince dışarıya kaçmasının ana nedeni. Hemen hepsi ‘olimpiyat biter, hayat normale döner’ düşüncesindeler.

Gelelim bizim burada neler yapacağımıza... Hangi yabancı gazeteci arkadaşımızı görsek, bize öncelikle Süreyya Ayhan’ı soruyor ve garanti gibi gördüğümüz altın madalyamızın bir anda avucumuzun içinden nasıl kayıp gittiğinin nedenini öğrenmek istiyor. Dilimizin döndüğünce nedenleri anlatmaya çalışıyoruz. Büyük bir şaşkınlıkla yüzümüze bakıyorlar ve ‘Bu nasıl olur?’ diye sormadan edemiyorlar. Ayhan, tartışmalarına en ilginç yorumu Yunanlı gazeteci dostum Yannis Koukulas getirdi: ‘Tüm şampiyonlar gibi geçilmekten korktu ve kendisini güçlü hissetmek için başka yollara saptı. Ben buna şampiyonluk sendromu diyorum. Çünkü şampiyonlar asla kaybetmek istemezler. Öyle sanıyorum ki, Paris’te yaşadıkları onu böyle davranmaya itti. Halbuki hiç buna ihtiyacı yoktu.’

Dilerim gururla döneriz

Dostum gerçekten çok haklıydı. Şöyle bir düşünün, sporun kayıp şampiyonları değil, piste çıkıp yarışan süper atletlere ihtiyacı var. Ne yazık ki, Ayhan da bana göre kayıp şampiyonlar arasındaki yerini aldı. Bu tartışmayı fazla uzatmanın gereği yok. Önümüzde bugün başlayacak dünyanın elit sporcularının sunacağı müthiş bir şölen var. Biz de tarihimizin en fazla madalyasını kazanma umuduyla buralara geldik. Dilerim, bir yeni skandala imza atmadan bu önemli organizasyonu tamamlar, gururuyla ülkemize döneriz.
Yazarın Tüm Yazıları