KADERE bak. Geçen şampiyonanın iki finalisti bu kez, ‘‘yaşam maçında’’ karşı karşıya geliyorlar. Ve bu mücadelede gülen yine Sırplar oluyor. Oysa, biz, kazanmak için gerekli her türlü mücadeleyi sahaya koyduk. Ama, bu kez silahşörlerimiz dış atışlarda bekledikleri yüzdeyi bulamayınca, bütün hayallerimize veda ettik.
Oysa, her şey ne kadar iyi başlamıştı. İyi savunmamızı, akıllı hücumla birleştirip, her topu çember altına indiriyor ve oradan da skor üretiyorduk.
Deneyimli rakip
Aydın Örs, Sırpların çember altı zaafını bildiği için her topun bu bölgeye indirilmesini istemişti. Bu, yapılınca da Avrupa Şampiyonaları'nda ilk kez Sırbistan'ı devirme umutları belirdi. Ama, topu içeriden oynamak yerine isabetsiz dış atışlarda ısrar edince, deneyimli Sırplar, oyunu hiç bırakmadılar.
Stojakoviç'in sakatlığı bizim için bir şanstı. Ama bunu da değerlendiremedik. Rakibin tüm uzunları faul problemi yaşıyordu. Her topun çember altına inmesi gerekiyordu. Ama, nedense bunu yapamadık. Deneyimli ve böyle maçları oynamaya çok alışkın olan Sırplar, eksik kadrolarına karşın, bizim hatalarımızın cezasını hemen kestiler. Oyunun son bölümünde 6 sayı geri düşmemize rağmen kazanma şansını yakaladık. Ama Jariç'in turnikesini Mehmet Okur sadece izleyip, hiç müdahale etmeyince belki de galibiyet şansını yitirdik.
Kırılma noktası
Şurası bir gerçek ki, bizim en büyük eksiğimiz kritik anlarda çok hata yapmamız. Dün oyunun kırılma noktası diye adlandırdığımız bölümlerde, biz minik minik hatalar yaparken, Sırplar bu bölümleri yanlışsız oynadılar.
Ne diyelim, kader böyle imiş. Bu kez iyi mücadele ettiğimiz bir turnuvada, emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Son 10 yılın belki de en kötü derecesini elde ettik. Ama, mücadelemizin ve oyunumuzun karşılığı hiç bu değildi. Dün, yıldızlarımız Hidayet ve İbrahim'i yeteri kadar devreye sokamayınca, Mirsad da boş atışları sürdürünce, bir daha böyle yakalayamayacağımız Sırbistan&Karadağ'ı elimizden kaçırıp, Olimpiyat hayallerimize yine veda ettik.