BASKETBOLDA en önemli nokta, psikolojik olarak güçlü kalmaktır. Siz ne kadar iyi oyuncu olursanız olun, ne kadar yetenekli olursanız olun rakibin psikolojik savaşı karşısında güçlü kalamazsanız, hem kendinize, hem de takımına zarar verirsiniz.
İşte dün Hidayet kendisine yapılan faullerin acısını çıkartmak için bu psikolojik savaşta tüm sorumluluğu tek başına üstlenmeye çalışınca hata üstüne hata yaptı. Belki de yenilginin baş sorumlusu oldu. Oysa Hidayet diğer arkadaşları gibi sakin kalabilse ve maçı tek başına kopartmaya çalışmasa dün kazanmamız içten bile olmazdı.
Aydın Örs, maç öncesi Yunanlıların hakemlerle iyi oynadıklarını bildiği için oyuncularını uyarmış ve tahriklere kapılmamalarını istemişti. Tüm maç boyu bunu başarıyla yaptık. Ama Hidayet sonunda sakin kalamadı.
Oysa her şey ne kadar da iyi başlamıştı. Mehmet, Sakalidis'in zaafından faydalanmış ve biz 10 sayı öne fırlamıştık. Müthiş savunma yapıyor, inançla hücum ediyorduk. Ama sonra sertleşen ve hakemlerden destek alan Yunan savunması karşısında skor sıkıntısı çekmeye başladık.
Herşey bitmedi
Savunmada da hata yapınca Yunanlılar bundan yararlanıp öne bile geçtiler. İkinci yarıda yeniden savaşmamız gerektiğini hatırladık. Her şeyimizi ortaya koyduk. Suskun silah İbrahim devreye girdi. Ve yeniden maçı avuçlarımıza alıverdik. Fakat bu noktada takım olarak daha sakin kalmamız ve bizi bu noktaya getiren takım organizasyonunu ön plana çıkartmamız gerekiyordu. Ama dedik ya, bu psikolojik baskıyı kaldıramayan Hidayet hata yaptıkça, sinirlendi (0/4 üç sayı, 1/2 iki sayı, 2 top kaybı). Sinirlendikçe hata yaptı ve ne yazik ki, maç da avucumuzun içinden kayıp gitti.
Ancak bu her şeyin sonu değil. Hidayet de her zaman böyle kötü olmaz. Biz buralara O'nunla geldik, O'nunla devam edeceğiz. Sanıyorum dünkü baskıyı bugünkü Hırvatistan maçında üzerinden atacak. Biz biraz uzattığımız yolumuza devam edeceğiz.
Dünkü mücadele bize olumlu işaretler verdi. Yeter ki, bu baskıyı üzerimizden atalım.