Paylaş
Dün Cumhuriyet gazetesi mensuplarının savunmalarını okuyorum.
Mesela Kadri Gürsel’inkini...
*
- Demişler ki: 112 FETÖ’cü ile iletişim teması var.
İletişim teması falan yok.
Bunların 85’i kendisine gönderilen tek taraflı SMS, 17’si de tek taraflı arama.
Bu SMS’lere ve 17 aramaya cevap vermemiş.
*
- Demişler ki: Ama konuştukları kişiler arasında ByLock kullanan var.
Bu şahıslardan sadece 8’i ile karşılıklı teması olmuş.
Bunların da sadece 5’inde ByLock var.
*
Arkadaş, bu insan gazeteci... Hepimizi her gün bir sürü insan arıyor.
O günlerde ne ByLock biliniyor, ne de arayan kişilerin FETÖ örgütü üyesi olduklarına dair bir bilgi var.
*
Adamlar aramış, o da gazeteci olarak telefonunu açmış.
Yani bu iddianameyi yazan savcının bile başına gelebilecek şeyler bunlar.
*
- Demişler ki: Cumhuriyet’le ilgili kararlarda imza yetkin var.
Katiyen yalan...
İmza sirkülerini gösteriyor... Öyle bir şey yok.
*
- Demişler ki: Vakfın başkan yardımcısısın...
Hayır değil...
*
- Demişler ki: Cumhuriyet’in yayın politikası son 3 yılda FETÖ çizgisine göre değişti. Sen de yayın danışmanısın, sen de suçlusun.
Yahu adam yayın danışmanlığına geleli sadece 34 gün olmuş.
*
Evet neresinden tutarsanız elinizde kalan bir iddianame...
Diyorum ya içinde “Adeta FETÖ örgütü üyesi gibi davranmak” şeklinde dünya hukuk literatürüne geçecek bir tuhaflık bile var.
*
“Adeta belgeler” ve “adeta kanıtları”
Ortada bir delil yok, kanıt yok... Geriye ne kalıyor...
Sadece bazı muhbir ve sözde gazetecilerin yazdığı ihbar köşe yazıları...
*
Bunlara bakınca aklıma Silivri zulmünün Balyoz faciası geliyor.
*
İnsanları yakan o bavullu adamların, sahte delil bohçacılarının karanlık günleri...
*
Umarım bir “deja vu” olayı değildir...
*
Umarım, hepsini çok iyi tanıdığımız bu arkadaşlarımız yeni bir kumpasın kurbanı olmazlar.
DOSTÇA TAVSİYE
DIŞARIDAKİ SÜRGÜN CAN İÇERİDEKİ ÖZGÜR DÜNDAR
CAN Dündar’ın yurtdışına gittiği günlerde iktidara seslenip şunu yazmıştım:
“Hem siz, hem Türkiye için, Türkiye’deki özgür Can Dündar, dışarıdaki sürgün Can Dündar’dan daha az tehlikelidir...”
Bakın size sadece son 2 ayın bilançosunu vereyim:
- HAZİRAN DURBAN: Dünya Editörler Forumu bu yılın özgürlük ödülü olan “Altın Kalem”i Can Dündar’a verdi.
*
- HAZİRAN LONDRA: İngiltere’nin ünlü tiyatrosu Shakespeare Company, Can Dündar’ın hapishanedeki günlerini yazdığı kitabından derlediği oyunu sahneye koydu.
*
- TEMMUZ DÜNYA: Dünyanın önde gelen bazı gazeteleri, dün Cumhuriyet davasının başlaması nedeniyle Can Dündar’ın yazısını yayınladı.
*
- TEMMUZ BERLİN: Can Dündar, yeni bir radyo kuracağını açıkladı.
*
- TEMMUZ BERLİN: Almanya’nın en önemli medya toplantısı SansSoucci’nin bu yılki açılış konuşmasını Can Dündar’ın yapacağı açıklandı.
BURADA DA GÖRMEK İSTEDİĞİMİZ MANŞET
BU, iktidara yakın Sabah gazetesinin dünkü manşeti...
Aynen şöyle diyor:
“Kardeş kavgasının kazananı olmaz...”
Fotoğrafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz El Suud yan yana oturmuş.
Söz Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait...
Bu dönemde İslam âleminin daha fazla birlik, beraberlik ve dayanışmaya ihtiyacı olduğunu belirtip şunu söylemiş:
“Kardeş kavgasının kazananı olmaz...”
Bunu okuyan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben bu lafın aynısını Türkiye’de de duymak, Türkiye’de de iktidar yanlısı gazetelerin manşetinde görmek istediğimi söylersem yanlış bir şey yapmış mı olurum...
Türkiye’de kavga mı var diyeceksiniz...
Hepimiz biliyoruz ki... “Evet var...”
Türkiye’de birlik ve beraberlik yok mu diyeceksiniz...
Hepimiz biliyoruz ki... “Hayır yok...”
O yüzden diyorum ki “Tamam İslam âlemini barıştıralım da...”
Ama önce Türkiye’yi birbiriyle barıştırsak...
O CEZAEVLERİNDEN ‘HERO’ OLARAK ÇIKANLAR
-SİNOP CEZAEVİ: Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refii Cevat, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Sebahattin Ali, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel gibi yazar ve şairler orada yattı.
Sabahattin Ali, “Aldırma Gönül” şirini orada yazdı.
Hepsi oradan “halk kahramanı” olarak çıktılar. Edebiyat kitaplarında okutuluyor.
*
- BURSA CEZAEVİ: Nâzım Hikmet, Orhan Kemal orada yattı.
Bütün bu insanlar oradan toplumun kahramanları olarak çıktı.
Devlet o cezaevlerinde yenildi.
*
-YASSIADA MAHKEMESİ: Adnan Menderes ve Celal Bayar “vatana ihanetten” orada yargılandı.
Bugün birer demokrasi kahramanı olarak anılıyorlar.
*
- ANKARA MERKEZ CEZAEVİ: Deniz Gezmiş ve arkadaşları orada yattı ve idam edildi.
Bugünün gençliği tarafından kahraman olarak anılıyor.
*
- MAMAK CEZAEVİ: 12 Eylül’de binlerce kişi orada yattı. Birçok kişi oradan kahraman olarak çıktı. Cezaevi ise bugün 12 Eylül askeri darbe döneminin karanlık abidesi olarak biliniyor.
*
- DİYARBAKIR CEZAEVİ: 12 Eylül’de Kürtlere yapılan mezalimin sembolü haline geldi.
*
- SİLİVRİ CEZAEVİ: Daha şimdiden karanlık FETÖ döneminin sembolü haline dönüştü.
EĞER ADALET KAZANSIN İSTİYORSAK
KISSADAN hisse: Devlet, toplu siyasi davalar ve burada mahkûm olanların gönderildiği cezaevlerinde hep kaybetmiştir. Kaybetmemenin tek yolu...
- Adil davranmak...
-Tutuklama ve duruşmalar sırasında adaletsizlik yapmamak...
- Demokrasiden vazgeçmemek...
- Keyfiliğe ve intikamcılığa düşmemektir.
Paylaş