* * *
Bu şifreli e-mail mesajında ne var diyeceksiniz?
E-mail’i gönderenlere göre Q33NYC, ikiz kulelere çarpan uçaklardan birinin kuyruk numarasıydı.
Bilgisayarınızda bunu yazıp Wingdings’e çevirdiğinizde, bir uçak, ikiz kuleler, bir kurukafa, bir Yahudi yıldızı ve bir de başparmak yukarda, yani
‘Tamamdır’ işareti çıkıyordu.
Anlayacağınız kuleye çarpan uçağın kuyruk numarasında aslında, bu işin Yahudi örgütlerince yapılmış bir eylem olduğu şifresi vardı.
Daha açıkçası, bu saldırıları
Bin Ladin’in adamları değil, bizzat Amerika’nın kendisi yapmıştı.
Ve bu gerçek, bir şifre ile uçağın kuyruk numarasına yazılmıştı.
Müthiş bir olay değil mi?
* * *
Birçok kişi günlerce bu şifre ile yatıp kalktı.
Tabii bir sürü komplo teorisi meraklısı da buna inandı.
İnandı ama, kimsenin aklına şu küçücük şeyi araştırmak gelmedi.
Kulelere çarpan uçakların kuyruk numaraları gerçekten bu muydu?
Oysa bu basit bilgileri de internetten anında öğrenmek mümkündü.
Bakanlar şunu gördüler.
O gün ABD’de kulelere ve Pentagon’a çarpan uçakların hiçbirinin kuyruk numarası bu değildi.
Değildi ama, komplo hastaları, bu aptal şifre oyununa inanmışlardı.
Bu olayı, geçenlerde Türkçe’de yayınlanan
Antoine Vitkine’in
‘Yeni Şarlatanlar’ adlı kitabında okudum.
Aman Allahım ne komplo teorileri, ne esrarengiz ilişkiler.
Ne öküz altında buzağılar.
Belli ki, komplo teorisi üretmek ve buna inanmak gerçekten
‘kuş gribinden’ tehlikeli bir hastalık haline gelmiş.
* * *
Kitabı okurken gülmekten yerlere mi yatayım, yoksa insan beyninin içine düştüğü bu zavallılığa mı üzüleyim karar veremedim.
Ama hepinize tavsiye ediyorum.
Kitabı alın okuyun.
İnanın çok yararlı bir araç.
Çünkü bu sayede her gün gazetelerimizin şu veya bu köşesinde, bu salgın hastalığa yakalanmış beyinleri teşhis etmenize yardımcı olacaktır.
Şimdi size Türkiye’den bir komplo teorisi örneği anlatayım.
Dünyanın önde gelen haber ajansı
Associated Press, önceki cumartesi günü bir haber geçti.
Kuzey Irak’ta çuval olayı sırasında tercümanlık yapan iki Türk sözde Amerika’ya sığınmış.
Çünkü Türkiye’de ölüm tehdidi alıyorlarmış.
Haber pazar günü
Vatan Gazetesi’nin manşetindeydi. Hürriyet’in şehir baskılarında ise altta küçük verilmişti.
Adamların sığınma hakkı elde etmek için bu yola başvurdukları belliydi.
Onun için ertesi gün haberi devam ettirdik. Londra temsilcimiz
Faruk Zabcı, o olayda Türk askerleriyle birlikte gözaltına alınan bir İngiliz’le konuştu.
O da
‘pembe saçlı’ bir kız tercümandan söz etti.
İkinci haberin çıktığı gün, Kocaeli’nden biri okur temsilcimiz
Doğan Satmış’ı aradı. Dikkat edin arayan biz değil, tercümanın kendisi.
Kendisinin aynı olayda tercümanlık yaptığını anlattı. Bir arkadaşımızı gönderdik. Gerçekten elindeki fotoğraflar ve verdiği bilgilerle olaya açıklık getiriyordu.
O haberi de verdik.
Bakın ondan sonra neler oldu?
* * *
Önce beni Ankara’dan bir yetkili aradı.
‘Bu haberleri Türk-Amerikan ilişkilerini bozmaya yönelik bulduklarını’ söyledi.
Arkasından MHP’ye yakın bir gazetenin manşetinde bunun tam tersi bir senaryo üretildi.
Güya Hürriyet, Türkiye’nin Amerika ile bozuk olan ilişkilerini düzeltmeye çalışıyordu. Bunun için
‘Kurtlar Vadisi’nin senaryosu bile değiştirilmişti.
Daha bu bitmeden bu defa üçüncü senaryo geldi.
Hürriyet bunu,
‘Kurtlar Vadisi’ dizisinin reytingini artırmak için yapıyordu.
* * *
Komplo hastalığı budur.
Eğer bunu sırf kötülük olsun diye yapmıyorsanız, hastalığın arazları şudur.
Önce kendinizi bir şeye inandırırsınız. Sonra etrafınızda gördüğünüz her şeyi, söylenen her sözü, okuduğunuz her haberi bu virütük gözlükten görürsünüz.
Dün yazı işlerinde gazeteyi hazırlarken artık bu zırvalara verilecek tek cevabın dalga geçmek olduğuna karar verdik.
Onun için de şöyle bir espri yaptık:
Bundan böyle attığımız her manşetin altına,
‘Bu haberle ilgili şu komplo teorileri üretilebilir’ diye bir bölüm koyalım dedik.
Böylece bu saçma sapan teorileri üretenlere de kolaylık olur.