Paylaş
BAŞBAKAN’ın esmesinden gürlemesinden, parmak sallamasından, salı belagatinden anlıyoruz ki, bu yazımız da berbat olacak.
Seçim fırtınaları, 8 şiddetinde belagat dalgaları, deniz kenarı keyfimizi de alıp götürecek.
Bak, açıkça söylüyorum... Etkilenmemek, direnmek lazım...
(*) En güzel direniş bildiğimiz hayatı yaşamaya devam etmektir.
(*) En büyük iman, hayat tarzımızı savunmaktır.
(*) En büyük isyan, onun karşısına geçip, onun yapmadığı bir şeyi yapmaktır.
Avaz avaz şarkı söylemek, gümbürtülü biçimde müzik dinlemek.
TOMA’sıyla da gelse, biber gazıyla dağıtmaya çalışsa da, dinlemeyin...
Onun biat ihtirasına, hayat tarzı itaatsizliği ile karşı durun.
Onun dediği gibi yapın, diklenmeyin, dik durun...
Dışarıdaki meydanları dağıtsa da, içimizdeki ‘Gezi’leri dağıtamasın...
Bizim en büyük Rabiamız budur.
Ne polisinin TOMA’sı, ne yargısının sopası...
Ne istihbaratının kulağı, ne belagatinin şiddeti..
Vız gelir tırıs gider...
Neticede kaybedecek şu bedenden başka neyimiz kaldı.
O da muktedire feda olsun...
Hürriyet çalışanları Das Kapital’i okumaya başladı
TÜRK dijital medyasında bu yılın olayı olan “Sosyal Hürriyet” için bir çalışma yapıyorum.
Önümüzdeki hafta yayınlayacağım.
Konu “Hürriyet’te kim, ne okuyor?”
Gazete ve dergilerde böyle çalışmalar sık sık yapılır.
Genellikle, kamuoyu tarafından bilinen kişilere sorulur.
Benimki biraz farklı oldu.
Hürriyet’in hemen her bölümünden çalışanına sordum.
Yani Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’dan Hürriyet santralına kadar birçok arkadaşımıza sorduk.
İlginç bir Hürriyet portresi çıktı.
Sonuçlarını gelecek hafta sayfama koyuyorum.
Şimdilik şunu söyleyebilirim.
Hürriyet çalışanları fena halde “Das Kapital” okumaya başlamış.
Ama bu bildiğimiz Marx’ın “Kapital”i değil.
Thomas Piketty’nin şu an bütün dünyada tartışılan kitabı “Capital”.
Yani Hürriyetçiler, “Yeni Das Kapital aracılığıyla kapitalizmi kurtarmanın yolunu” araştırıyorlar.
Araştırma yayına girmeden, küçük bir ayrıntıyı daha sızdırayım.
Bunlar arasında ben de varım.
Malum medyanın kalantor komplo teorisyenlerine güzel bir malzeme çıkacak buradan.
Saklanmayın, pilates erkekliği bozmuyor
1998 yılında bir sabah giyinirken Tansu şu tarihi uyarıyı yaptı:
“Bana bak sen aramızdaki protokolü bozdun. Ben böyle göbekli bir adamla evlenmedim.”
Arkasından uyarıyı açık bir tehdide çevirdi:
“Ne yani, evlendik diye beni garantide mi sanıyorsun? Bak söylemedi deme. Hiçbir şey garanti değil...”
O gün spora başladım ve iyi yaptım.
Hâlâ evliyiz...
Haftada en az 3 gün kardiyo yapıyordum. Önceki hafta pilatese de başladım.
İki genç ve harika hocam var.
Pilates gerçekten harika bir spormuş. Bazı arkadaşlarım nedense pilates yaptığını saklıyor.
Saklanmayın çıkın, hiç öyle erkeklik karizmasını falan bozmuyor...
Kimler saklıyor diye sormayın, asla söylemem...
İlhan Kesici neden şan dersi almaya başladı
GEÇEN hafta İlhan Kesici ile sohbet ediyorduk.
“Şan dersleri almaya başladım” dedi...
“Hayrola, sahneye mi çıkacaksın” diye şaka yapınca, gayet ciddi bir ifadeyle, “Aşır ve Aşr-ı Şerif okumaları için” cevabını verdi.
İtiraf edeyim, “Aşr-ı Şerif”in ne olduğunu bilmiyordum.
“Aşır”, “Aşr-ı Şerif” cemaatle kılınan namazlardan sonra veya manevi toplantılarda, yaygın olarak da vefat-cenaze merasimlerinde Kuran-ı Kerim’den okunan ayetler.
Şan derslerini, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü öğretim görevlisi müzik eğitimi ve şan dersleri hocası Çolpan Metin’den alıyormuş.
“Kuran tilâveti” yani, Kuranı güzel sesle ve kurallara göre okuma dersini ise Üsküdar Musiki Cemiyeti Başkanı Amir Ateş Hoca’dan alıyormuş.
Kendisi aynı zamanda hafız, mevlidhan, Aşır-han ve bestekârmış.
Meraklısı için bir bilgi daha:
“Türk-İstanbul ağzı” olarak bilinen kıraat-okumalarda klasik Türk musikisi makamlarından daha çok saba, segâh, hüseyni, hüzzam, uşşak, rast, nihavend makamlarında okunuyormuş.
“Ertuğrul Özkök Pazar Postası” için iyi bir haber olur diye düşündüm.
Hayri İnönü’nün tahsisli yol ve siren prensipleri
HAFTA sonunda Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile yemek yedik.
İzlenimim şu:
İnönü geleneğinin bütün güzel yanlarını almış bir 21’inci yüzyıl üyesi.
Koluna yaptırdığı dövmeler Hürriyet’te yayınlanınca epey konuşulmuştu.
Ben de dövme meraklısı olduğum için bilirim. Bu konudaki bilgileri iyi.
Bir ortak yanımız daha ortaya çıktı.
Bileğinde de lastik ve deri bilezik var.
İnsanların hakkını teslim eden bir karakteri var.
“Sarıgül bana sağlam ve iyi bir Şişli bıraktı” diyor.
Belediye başkanı olarak, işe başlamadan önce her tür mevzuatı çok iyi okumuş.
Mesela, tahsisli yollardan kimlerin gidebileceğini araştırmış.
“Aslında çok az yetkiliye oradan geçiş hakkı var, ama çok daha fazla insan kullanıyor” diyor.
Kendisi kullanmayacakmış.
“Bütün arkadaşlarıma da söyledim. Tahsisli yolu kullanmaktansa geç gidelim” diyor.
Bir de arabasında siren çaldırmayacakmış...
Kibrin, yetki gücünü kullanma aracı haline geldiği şu günde, böyle kararlar, küçük de olsa insana iyi geliyor.
Rahmetli Ecevit’ten sonra unuttuğumuz kamu yöneticisi özellikleriydi bunlar.
Yine üç günlük bir inzivaya kaçıyorum
SİZ bu yazıyı okurken, ben yine dağların tepesinde bir inanç inzivasında olacağım.
Yok öyle bu defa budizm değil.
Ama gece yarısı ayinleri var...
Merak etmeyin din falan da değiştirmeyeceğim.
Sadece başka insanların inancını paylaşacağım, kendi itikadıma göre de Türkiye’yi bu kutuplaşma belasından kurtarması için Allah’a dua edeceğim.
Paylaş