Paylaş
20 veya 30 yaşlarında bir kadına sormuyorum.
Sorum 40’lı yaşlarından sonraki kadınlara.
Bugüne kadar size bu soruyu soran oldu mu? Veya kendi kendinize sordunuz mu?
Benim aklıma gelmemişti.
İlk defa dün gördüm.
Bu soru 67 yaşında bir kadına sorulmuş.
Cher’e...
Bırakın cevabı, sorunun soruluş nedeni bile ağır
değil mi...
Yani içinde iki çok ağır önyargıyı taşıyor:
- BİR: “Artık öyle bir haldesiniz ki, uyandıktan sonra tanıdığımız insan haline gelmeniz için çaba harcamanız gerekiyor.”
- İKİ: “Gördüğümüz
şu kadın aslında kendisi değil. İmal edilmiş, hazırlanmış bir görüntü...”
Hayat böyle...
Her kadın, bu soruların sorulacağı yaşlara geliyor.
Önemli olan bu soruya nasıl ve hangi psikoloji ile cevap verebildiğiniz...
Paris Match dergisi bu soruyu sormuş.
Cher hiç düşünmeden ve gayet rahatlıkla şu cevabı vermiş:
- “Çok zaman harcıyorum. En az 2 saat...”
Arkasından daha gerçekçi
bir ayrıntı geliyor:
- “İnanın bana, sabahki gerçek ben’le, şu gördüğünüz Cher arasında çok büyük bir fark var...”
Ama söylediği asıl şey, bunların arkasından gelen
şu soru:
- “Ama bunlardan hangisini tercih ettiğimi bilmiyorum...”
Sahi, hangisini...
Uyandığımızda aynada gördüğümüz ilk “kendimizi mi...”
Yoksa sokaklarda gezdirdiğimiz maskemizi mi...
Yani belli yaşlardan sonra her gün yeniden “imal ettiğimiz kendimizi mi...”
Size bir şey söyleyeyim.
Son günlerde sık sık Cher’in yeni CD’sindeki “Woman’s World” şarkısının klibini izliyorum.
İzliyorum diyorum çünkü hem şarkıyı dinliyorum hem kadını seyrediyorum.
Biliyor musunuz, her gün
“o günkü siz” olmak için
5 saat harcasanız bile değer.
Çünkü öyle bir kadın yaratıyorsunuz ki...
Günün geriye kalan 19 saati size harika bir hayat verir.
Kadına olan aşkım işte
bu yüzden hiç bitmeyecek...
ERKEK CEVABI
Aynı soruyu kendime sorsam ne olurdu
- SABAH uyandıktan sonra, herkesin tanıdığı, gördüğü ben olmak için ne kadar zaman harcıyorum?
Gece yaşadığıma, uykumun kalitesine, o günlerdeki haletiruhiyeme epey bağlı bir şey...
Bazen, tamamen kendim olarak uyanıyorum.
Bazen aynaya bile bakmaya cesaret edemeyecek bir halde oluyorum.
Sabah kahvelerim artık DNA’m gibi oldu.
Bana ait bütün bilgiler, sanki sabah kahvemin dibinde kalan siyahlıktan oluşan bir fala döndü.
DNA’m her sabah değişiyor...
Anlayacağınız bir sabah yatağımda ölü bulunursam, başucumdaki sabah kahvesinin fincanında kalanlar adli tıp uzmanları için iyi bir delil olmaz.
Sadece o sabahki halimi anlayabilirler...
Ha, asıl soruyu unuttum...
Sabahları, herkesin tanıdığı ben olabilmek için ne kadar zaman lazım?
Vallahi her gün gördüğünüz “ben”lerden hangisi benim bilmiyorum.
Bildiğim şu:
Bazen ne kadar uğraşsam “istediğim ben” olamıyorum.
Bazen yataktan kalktığım an bile “istediğim ben”im...
Ama şunu da söyleyebilirim.
Artık bir kadının koynunda uyuyabilirim.
Sabah ondan önce uyanabileceksem ne âlâ...
Ama ondan sonra uyanmayı asla istemiyorum...
CEVAPSIZ SORU
Hangi yaşta hâlâ genciz, hangi yaşta artık yaşlıyız
- HANGİ YAŞ: “İnsan hangi yaşta genç rolü oynayabilmek için çok yaşlı, yaşlı olabilmek için ise gençtir...”
- HANGİ YAŞ, “Bir erkek veya kadın, hangi yaştan sonra Abercrombie’nin kapısından dönmelidir.”
- HANGİ YAŞ: “İnsanın hangi yaşından itibaren ‘unutmak’ hayatı kolaylaştırır, ‘hatırlamak’ ise acı vermeye başlar.”
- HANGİ YAŞ: “Bir erkek veya kadın, hangi yaştan itibaren, bir erkek veya kadının koynunda uyuyup sabah koynunda uyanmak istemez...”
COHABITATION
Köpeklerle yaşamak için anayasaya ihtiyaç yok
- BU gördüğünüz fotoğrafı Butan’da,
330 metrede “Kaplan Yuvası” manastırının yakınında çektik.
Onunla yarım saate yakın yan yana oturduk. Patisini sık sık bana uzatıp elimi tutmak istedi.
Kucağıma geldi.
Butan, hayatımda en çok sokak köpeği gördüğüm ülkelerden biri.
Gittiğimiz her yerde köpekler etrafımızı sardı.
Manastırların avluları köpek doluydu.
Üstelik hiçbirinin kulağında “küpe” görmedim.
Ne üzerimize saldıran, ne bize bakıp havlayan tek köpek gördüm.
Ne de köpeklere saldıran, onlardan korkan, elinde sopayla onları kovalayan bir insan.
Bu ülkede köpeklerle insanlar arasında olağanüstü bir “cohabitation” var.
Yani “birlikte yaşama kültürü...”
Bazı ülkelerde insanların birlikte yaşayamadığı, kutuplaştırıldığı, ötekileştirildiği...
Bazı iktidar sahiplerinin, ülkesinin bazı insanlarını “öz evladı” gibi görmediği, hatta “düşman” olarak nitelediğini düşünürsek...
Birlikte yaşamak için bir “anayasa” metni üzerinde bile anlaşamadığını hatırlarsak...
Şunu anlarız...
Butan’dan alınacak güzel bir hayat bilgisi dersi var...
Paylaş