Vicdansızlık, sadakat ve ihanet

ÇOCUKLUĞUMUN ‘‘Discovery Channel’’ı, iki başucu kitabıydı.Biri, sal üzerinde Atlantik'i geçen maceraperestlerin kitabı.

Adı, ‘‘Kon Tiki’’...

Öteki ise, ‘‘Káşifler ve İcatlar Ansiklopedisi’’.

İkisi de Doğan Kardeş Yayınları'ndan.

İkisi de Türklerin genetik olarak hissettikleri bir duygunun başucu kitabı.

Yani, ‘‘macera ruhunun’’...

* * *

Bizim kuşağımız ve öncekiler, maceraperestliği hep edebi taşeronlara emanet etmiştir.

Macera ruhunu vekáletnameyle yaşamıştır.

O yüzden káşifler benim biraz kıskançlık, daha çok da hayranlıkla bağlandığım insanlardır.

Káşiflere ait kitaplar başucumdan hiç eksilmemiştir.

Hep kendi kendime şu soruyu sormuşumdur: İnsanı bilinmezlikler okyanusuna çeken o keşfetme ruhu ve o ruhun beslediği cesaret nedir?

* * *

Dünyanın ve kendimizin bilinen sınırlarını genişletmek için ihtiyacımız olan şey nedir?

Sadece merak, para kazanma tutkusu ve cesaret mi?

Ben şimdiye kadar bu üçü káfidir diye düşünüyordum.

Ama Doğan Kitap'tan çıkan yeni bir kitap, insanı keşfe çıkaran duyguların o kadar basit ve masum olmadığını söylüyor.

Kitabın adı, ‘‘Ufkun Ötesindeki Dünyalar’’.

Yazarı, ‘‘Joachim G. Leithauser’’.

O diyor ki:

‘‘Unutmamak gerekir ki dünyanın bilinen sınırlarını genişletip değiştirmek müthiş bir gücün, cesaretin, vicdansızlığın, direncin ve sadakatin bir araya gelmesiyle mümkün olabilmiştir.’’

Burada bize yabancı gelen bir kelime var:

Vicdansızlık...

Tabii sadakatten söz edilen her yerde ihanetin olduğu da unutulmamalı. Yani ihanet ve vicdansızlık, keşfetme ruhunun katı gerçeklerinden ikisi.

Mesela büyük Portekizli káşif Vasco de Gama...

O, Ümit Burnu'ndan geçerek Hindistan'a giden yolu keşfeden büyük káşifti.

Ama, bu zenginlik yolunu Portekiz'in tekelinde tutmak için yaptığı vicdansızlıkların haddi hesabı yoktu.

* * *

Sadece bir tanesini anlatayım:

‘‘Hıristiyanların denizlerdeki üstünlüğünü ispat için Arap gemisini içindekilerle birlikte ateşe verdi. 260 erkek ve 50'den fazla kadın feci şekilde sulara gömüldü. Kadınlar, küçük çocuklarını Avrupalılara doğru uzatarak merhamet dilediyseler de Vasco de Gama gözünü bile kırpmadı.’’

Demek ki dünyayı değiştiren en büyük buluşların, en büyük keşiflerin arkasında, büyük tutkular ve kahramanlıklar kadar büyük ihanet ve vicdansızlıkların da payı var.

Ama onlarla ilgili tarih sicilini, bu ihanet ve vicdansızlıklardan çok başarı veya başarısızlıklar veriyor.

* * *

Vasco de Gama
vicdansız bir káşifti.

Ama, bugün Portekiz'in Anıtkabir'i sayılan bir kilisenin bahçesinde yatıyor.

Portekiz tarihinin en büyük kahramanı olarak tanınıyor.

Her ülkenin büyük kahramanlarının arkasında böyle insan kadavralarından örülmüş patikaların, caddeler ve şoselerin bulunması ne yazık ki bir zamane gerçeği.

O yüzden diyorum ki, çok eleştirdiğimiz, yerden yere vurduğumuz, her gün çarmıha gerdiğimiz insanlarla ilgili yargıyı ve sicili kendi tekelimizde tutmayıp, geleceğe emanet edelim.

Bırakalım sicili gelecek versin.

Çünkü bugünün vicdansızlığı ve ihaneti, yarının kahramanlığı ve efsanesi olabiliyor.

Yargılayan, yerden yere vuran bir toz zerreciği halinde tarihin derinliklerinde kaybolup gidiyor, ama yerden yere vurulan o insan sonsuza kadar gönül panteonlarında yatmaya devam edebiliyor.

Kristof Kolomb, Amerika'yı keşfetmişti, ama ölünceye kadar bu kıtayı Hindistan sanıyordu.

Buna karşılık ondan iki yıl sonra Amerika'ya giden Amerigo Vespucci küçük bir kurnazlıkla bu koskoca kıtaya kendi adını vermişti.

* * *

Yaptığı iş çok basitti.

Yazdığı hatıralara iki yıl öncesinin tarihini atmıştı.

Böylece Amerika kıtası bugün onun adını taşıyor.

Demek ki keşfetme gerçeğinin kimyasında vicdansızlık ve ihanet kadar üçkáğıtçılığın, kurnazlığın da payı var.

Sonunda tarih o günün sicilleri ve puanlarından değil bugünün kabullenmişliklerinden oluşuyor.

Marco Polo bütün dünyayı gezip geldiğinde çevresindekiler onun anlattıklarına inanmamışlardı.

Hatta ölüm döşeğinde onun kulağına eğilip şu kahredici soruyu sormuşlardı:

‘‘Bütün bu anlattıkların gerçekten doğru muydu?’’

Ölüm döşeğindeki Marco Polo şu cevabı vermişti:

‘‘Gördüklerimin ancak yarısını anlatabildim.’’

İşte keşfetme tutkusunu ve káşifleri bu yüzden çok seviyorum.

Çünkü onların kimyası, insana ait olan her şeyden oluşuyor.

Yani ihtiras, öğrenme tutkusu, sadakat, direnç, cesaret ve ihanet...
Yazarın Tüm Yazıları