Paylaş
Sonra elinizi kalbinize, vicdanınızın attığı yere koyun...
Ve sonra içinizden gelen sesi haykırın...
Bütün kalbinizle söyleyin...
Hayatınızda bu kadar pespaye, iğrenç, insafsız ve komediden bile beter gayriciddilikte bir iddianame gördünüz mü...
Anlatacağım...
Buyurun birlikte karar verelim.
* * *
Önce bir teşekkür.
Teşekkürler Uğur Dündar, şu Balyoz sevinci, Cumhurbaşkanlığı seçimi gürültüsü içinde unuttuğumuz, kaderi ile baş başa bıraktığımız insanların dramını bize hatırlattığın için.
İzmir’de yürütülen ve adına “Casusluk davası” denilen yüz karası komployu hatırlattığın için...
Orada, İzmir’de insanlar casusluk suçlamasıyla içeride yatıyor.
Belki bazılarınız tembellik diyeceksiniz, ama olsun.
Uğur Dündar’ın yazısından aynen aktaracağım.
Ve emin olun, peşini bırakma-
yacağım...
Bu ülkede insanların hayatlarından yıllarını gaspetmenin o kadar kolay bir şey olmadığını hem kendimize hem bütün dünyaya göstermemiz lazım...
Tarihimizin en karanlık ara rejiminin paçavralarını ortaya dökmezsek yazıklar olsun bize...
Görmeyen bir insana imzalatılan tutanak
DÜŞÜNÜN, öyle bir casusluk şebekesi ki...
-NEREDE MENFAAT: Casusluk yapmakla suçlanan kişiler, ‘Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak’la suçlanıyor ama ortada sağlanan bir çıkar olduğunu gösteren hiçbir delil yok.
-BİRBİRİNİ TANIMIYOR: Nasıl bir çeteyse, üyelerinin çoğu birbirini, tutuklandıklarında veya mahkemeye getirildiklerinde tanıyorlar.
-BİRBİRİYLE KONUŞMUYOR: Nasıl bir örgütse, üyeleri birbiriyle telefonda bir defa dahi konuşmamış, elektronik posta göndermemiş.
-DELİL YOK: Olayı ortaya çıkaran kişiler nasıl zehir hafiyelerse, bu ilişkiyi gösteren tek delil bile bulamamışlar.
-EMİR KOMUTAYA GEL: Davada bir amiral, hayatında hiç karşılaşmadığı bir yüzbaşının emrine girmiş gösteriliyor.
-GÖRMEYEN İNSANIN İMZASI: Sanıklardan birinin annesi ve babası ayrı yaşıyor. Babanın gözleri hiç görmüyor. Ama ne hikmetse, sanığa ait flash bellek, babasının evinde bulunuyor ve arama tutanağı, o sırada neler olup bittiğini görmeyen babaya imzalatılıyor.
-APTAL CASUSLAR: Ne hikmetse, bu casuslar, delil olarak değerlendirilen belgelerin üzerine T.C. kimlik numaralarını yazacak kadar çaylak çıkmışlar.
Siz isterseniz aptal da diyebilirsiniz.
-7 YAŞINDA CASUS: İddiaya göre casuslardan biri mesleğe henüz 7 yaşındayken başlamış.
Sakın bu kelimeler aynı elden çıkmış olmasın
SANIK avukatlarının tespitine göre, Casusluk iddianamesinde 49 ayrı yerde “Mikrosoft World” kelimesi geçiyor.
Doğrusu “Word” olacak...
Balyoz davasında kullanılan bazı belgelerde de bu kelimenin aynı şekilde yanlış yazıldığı ortaya çıktı.
Sizin de aklınıza şu soru gelmiyor mu: Acaba, bu dava da, artık kumpas olduğu açıkça ortaya çıkan Balyoz komplosunu hazırlayan aynı kişilerin fabrikasyonu olmasın?
Acaba, asıl çete casuslukla suçlanan bu insanlar değil de, onlara bu komployu kuranlar olmasın...
Balyoz’da, Şike olayında adalet çalışmaya başladı.
İzmir’i unutmayalım.
Ergenekon’u unutmayalım. Odatv davasını unutmayalım.
Hele hele Malatya’daki Zirve katliamının failleri ortadayken, komutanları o işe de bulaştırmaya yönelik komployu unutmayalım.
Türk adaletinin daha yapacağı çok iş var...
Ara rejim çökerken güzel bir yaz listesi
TARİHİMİZİN en karanlık ara rejimi, Türkiye Stalinizminin Gulag takımadaları çökerken yaz da geldi.
Ben yine harika müziklere devam ediyorum.
Bazıları eski, bazıları yeni...
-DAMIEN POYARD: “Une guitare dans la nuit”. Yaz, Akdeniz ve akordeonun karşı konulamaz romantizmi...
-RAUL PAZ: “Mulata”... Dibine kadar Latino. Hayatın en güzel ritmi... Hafif Bossa Nova Jazz... Bir kadeh beyaz şarap... Veya Mohito...
-EMELI SANDE: “Here it comes”. Hafiften hızlanıyoruz.. “İşte geliyor...” Ne mi geliyor? Ne geliyorsa o...
Danny Boyle’un “Trance” filminin son jenerik müziği...
-TIESTO: “Red lights”, harika bir ritim, harika bir ses, harika bir miks... Kendinizi yüksek volüme emanet edin... Televizyondaki aptal siyasi tartışmalardan hemen kaçın...
-LOS MACHUCAMBOS: “Hasta Siempre”... Çook eski bir şarkı... Unutulmuş bir versiyonu... Son günlerde yine keşfettim.
Harika gidiyor. Neden mi? İman etmek için... Bu karanlık günler geçecek ve hayat, yaşamak isteyenlere yine gülecek.
İnanın bana...
(*) NOT: Daha geniş harika bir yaz repertuvarı istiyorsanız, Spotify’da herkese açık listelerime bakın...
Gay dergisine kapak olur muyum olurum
TÜRKİYE’nin ilk popüler gay dergisi “GayMag” 5 Temmuz’da çıkıyor.
Hürriyet Kelebek’te Onur Baştürk’ün köşesinde ilginç bir tartışma sürüyor.
İlk sayısının kapağında Murat Boz’un yer alacağı yazılmıştı.
Ben de “İyi fikir, demek ki Türkiye’de de işler normalleşiyor” demiştim.
Ancak Murat Boz’un yakınları bir açıklama yapıp “Bizim bundan haberimiz yok” demiş.
Dergiyi çıkaranların iddiasına göre, yazılı ve sözlü bir anlaşma yapılmış, fotoğraflar çekilmiş ama sonradan “Murat Boz’un işlerinin yoğunluğu” nedeniyle çalışmalar durdurulmuş.
Onur Baştürk “Ben ne oluyor anlamadım” diyor, ben anladım.
Belli ki Boz’un çevresi bunun onun imajını kötü etkileyeceğine inandırmış.
Arkadaşlar bakın size bir şey söyleyeyim.
Bu çok demode bir yaklaşım.
Dünyanın prestijli popüler gay dergileri, bal gibi strait insanları da kapaklarına taşıyor.
Mesela bana göre dünyanın en iyi gay dergisi olan “Tetu”, Fransa’nın birçok ünlü siyasetçisini kapağına taşıdı.
Son örneği gay evlilik tartışmaları sırasında Fransız sosyalist partisinin eski efsanevi genel sekreteri Lionel Jospin’le yapılan bir mülakatı kapaktan vermekti.
Üstelik Jospin gay evliliklerine karşı olduğunu söylüyordu.
O nedenle, gay dergilerinin kapağına çıkmak artık şaşılacak bir durum değil.
Yeter ki, o dergi kaliteli ve iyi bir dergi olsun.
O nedenle GayMag’ın nasıl bir dergi olacağını merakla bekliyorum.
Paylaş