Paylaş
Genç bir adam yanıma yaklaşıp konuşuyor:
“Ertuğrul Bey, bundan 15 yıl önce ben dağlarda çarpışan bir güvenlik görevlisiydim. Biz orada arkadaşlarımızı kaybederken, Bodrum’da eğlenenlere bakıp ağzımıza geleni söylerdik...”
Bir süre susup devam ediyor:
“Şu kadere bakın. Şimdi ben burada Bodrum’dayım ve bu defa ben eğleniyorum, başka insanlar orada dağlarda savaşıyor, can veriyor...”
* * *
Geçen cumartesi günü...
Yani 15 Ağustos 2015 günü...
Türkiye’nin birçok yerinde özel güvenlik önlemleri alındı...
Çünkü o gün, PKK’nın ilk saldırısının yıldönümüydü...
* * *
15 Ağustos 1984... Saat 21.30...
PKK ilk silahlı eylemini o gece o saatte. Eruh’ta yaptı...
Ben o yıllarda Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü’nde öğretim üyesiydim.
PKK lafını ilk defa o yıl işittim.
Abdullah Öcalan adını ilk defa o yıl işittim.
PKK’ya ilk defa o yıl düşman oldum...
* * *
Tam 31 yıl geçmiş...
31 yıl boyunca PKK’ya düşman bir Türk vatandaşı olarak yaşadım.
Tam 31 yıl bu örgütün terörist bir örgüt olduğuna iman ettim.
Ve bugün tekrar ilan ediyorum.
Ben Ertuğrul Özkök...
28 yıldır, logosunun kenarında “Türkiye Türklerindir” yazan bir gazetede çalışıyorum.
Bu gazetede çalıştığım için iftihar ediyorum.
Kızıma ve torunlarıma bu gururumu her gün yeniden anlatıyorum.
Hâlâ PKK’ya düşmanım...
Hâlâ bu örgütün, acımasız ve kalleş bir çete olduğuna inanıyorum.
* * *
Sol ve enternasyonalist bir gelenekten geliyorum.
Yirmi yıl boyunca birlikte çalıştığım patronum Aydın Doğan bana milliyetçiliğin ne olduğunu anlattı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanları, cumhurbaşkanları, bir medya patronu olarak devletin bekası ile ilgili olarak, ondan bir şey istediği zaman, kendisi de inandığı için destek verdi.
Verdiği bu destek nedeniyle, dönemin liberalleri tarafından çok eleştirildi.
Yılmadı, hep devletinin yanında oldu.
* * *
Aydın Doğan’ın bana öğrettiği en büyük ders ise şu oldu:
Türk milliyetçisi olmak, çözümü istemekle çelişkili bir şey değildir...
Erdoğan’ın başbakanken başlattığı çözüm sürecini de işte bu duyguyla destekledi.
Bunu sadece söylemekle kalmadı, bir yazı ile biz bütün çalışanlarına duyurdu...
* * *
Bu gazetenin logosunda hâlâ “Türkiye Türklerindir” yazıyor...
Bu ifadeyle mutabık olursunuz veya olmayabilirsiniz...
Ama unutmamamız gereken bir gerçek var.
Bu ülkede hafta içi her gün 350 bin, hafta sonu ortalama 400 bin kişi bu gazeteyi satın alıyor ve okuyor.
Her gün 3 milyon 300 bin dolayında insan aynı logoyu taşıyan gazetenin internet sitesine giriyor.
Hürriyet’in internet sitesi Avrupa’da en çok ziyaret edilen haber sitelerinden biri...
“Hürriyet” markası bu ülkede her gün 15 milyona yakın insana dokunuyor, ulaşıyor...
Yani hâlâ bu ülkenin okuyan insanlarının büyük teveccühüne sahip...
Bu, olağanüstü bir başarının ifadesidir.
Bu başarı aynı zamanda, halkın gönlünde ve hayatındaki büyük yerinin tescilidir...
* * *
Gazetem adına konuşma yetkim yok...
Ama gazeteme ve patronuma hâkim olan duyguyu anlatma hakkımın bulunduğunu düşünüyorum.
İşte o haktan güç alarak diyorum ki:
Bu gazete 31 yıldır devletinin yanında, onunla omuz omuzadır...
Devletin bekası söz konusu olduğunda, rahmetli Turgut Özal terörle mücadelede ne istediyse, bu gazete o göreve koştu...
Büyük anlaşmazlıkları olan Tansu Çiller terörle mücadelede destek istediği zaman verdi.
Rahmetli Ecevit, o desteği istediği zaman hiç tereddüt etmedi..
Tayyip Erdoğan ise hem terörle mücadelede, hem barış sürecinde destek istediği zaman, her ikisi için de “Vatan görevidir” dedi, hem barış hem mücadele cephesinde gönüllü oldu.
* * *
Dün 9 çocuğumuz daha şehit oldu...
Geçmiş 31 yılın bana verdiği duygularla haykırıyorum.
“Lanet olsun size alçak ve kalleş pusucu PKK sürüsü...”
Bu kalleşlere karşı mücadelede, benden ne hizmet bekliyorsanız varım... Sonuna kadar varım.
* * *
Ama size şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim...
Bu ülke, bir 15 Ağustos gecesi kalleşliğin ilk acısını yaşadı.
Aradan tam 31 yıl geçti...
Bu terör çetesi ile mücadelede çok başarılı günlerimiz de oldu...
Çetenin elebaşısı ele geçirildi...
Üstelik en başarılı mücadeleyi Tansu Çiller verdi...
Diyeceğim, “Vurarak bitireceğim” diyorsanız, sizden önce çoğu denedi...
Bitmedi.
Askeri başarı Tansu Çiller’e siyasi ödül olarak dönmedi. Seçim kaybetti, köşesine çekildi.
* * *
Yani diyeceğim, terörle mücadelede biz hep vardık...
Bundan böyle de gözümüzü kırpmadan, hiçbir siyasi beklentimiz olmadan var olacağız.
Terörle mücadele eden kıdemli ve bedel ödemiş bir gazetenin çalışanı olarak size şunu söylememek istiyorum.
Bana asıl şunu sorun:
“Barış için mücadelede de var mısın...”
* * *
Cevabım, hem de tam bugün cevabım şudur:
“Evet varım arkadaş...”
Neden diye sorarsan...
Logosunda “Türkiye Türklerindir” yazan bu gazetenin bu çalışanı, hayatı boyunca çok kan gördü...
Ve artık beni kan tutuyor...
Paylaş