Türkçesi mi yoksa niyeti mi

AVRUPA Parlamentosu üyesi Cem Özdemir için, Türkiye’de belki de ilk övücü yazıyı ben yazdım.

Ondan sonra iyi bir dostluğumuz da oluştu.

Kendisinden hep sadece Türk parlamenter olarak bir şeyler isteyenlere, Türk kökenli de olsa onun "Almanya’nın milletvekili" olduğunu hatırlattım.

Ama gördüm ki, Türkiye’de, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan veya alınmayan insanlar konusunda, kendini liberal ve demokrat gibi yutturmaya çalışan insanların aşırı etkisinde kalmış.

Daha iddianame ortaya çıkmadan, herkesi çeteci ilan etmiş, yargılamış, idam hükmünü de vermiş.

Bu yazı üzerine, Vural Öger’den bir mektup aldım.

Öger, Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Almanya milletvekili.

Önce mektubu aynen aktarıyorum.

* * *

"Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir’in bildirisi hakkındaki ironik ifadenizi de göz önüne alarak bir açıklama yapmak gereğini duydum:

Her şeyden önce ’AB olmasaydı bunlar şimdi idamla yargılanacaklardı’ tarzı ifadenin çok talihsiz olduğunu, Türkiye’de AB’ye yönelik önyargıları gereksiz besleyecek bu görüşe kesinlikle katılmadığımı belirtmek isterim.

Henüz soruşturma safhasında olan, iddianamesi hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığımız bir dava ile ilgili önyargı içeren ifadelerde bulunurken dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.


Cem Özdemir 2004 senesi Temmuz ayında benimle aynı zamanda Avrupa Parlamentosu’na milletvekili olarak girmiş ve bugüne kadar Türkiye-AB ilişkileri konusunda hem parlamento içinde hem de dışarıda Avrupa kamuoyuna karşı olumlu çalışmalar yapmış değerli bir arkadaşımızdır.

Kendisi Almanca’yı anadili gibi konuşan, hem parlamento içinde hem de medyada saygınlığı olan bir insandır.

Diğer taraftan tabii ki Cem Özdemir’in kullandığı Türkçe’nin nüansları vurgulayabilecek yetkinliği ve düşüncelerini istediği gibi açıklaması için kelime hazinesinin yeterliliği göz önüne alınmalıdır.

Bu yüzden Türk basını ile Türkçe olarak yaptığı söyleşilerde veya bildirilerde yanlış anlamalara yol açan durumlar oluşmakta ve çok defa da gereksiz ve haksız olarak da tepkilerle karşı karşıya gelmektedir.

Ayrıca tabii kendisi doğduğundan beri Almanya’da yaşadığı için Türkiye’deki ordu-devlet-hükümet-meclis-cumhuriyet ilişkilerini ve bu kavramlara yüklenen anlamları yorumlamada Türkiye’deki kamuoyunun beklediği hassasiyeti paylaşmayabilir."


* * *

Vural Öger
’in mektubu aynen böyle.

Özdemir’in ifadesini kendisinin de "talihsiz" bulduğunu, ancak bunun niyetten değil, dile hákimiyetteki eksiklikten kaynaklandığını söylüyor.

Dün Cem Özdemir’den de bir mesaj aldım.

9 Temmuz günü Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde gazetecilere söylediği sözleri aynen tekrarlıyor ve "Bu açıklamamın hiçbir yerinde generaller veya diğer tutukluların ’idamlık olduğunu’ dememişimdir" diyor.

Yazımda ben de böyle bir şeyler söyledi demedim.

Ama söylediği sözlerden, söz konusu kişilerin "idamla yargılanacakları" anlamı çıktığını belirttim.

İnsanlar henüz neyle suçlandıklarını bile bilmezken, onun da, Türkiye’deki liberal faşist koroya katılıp, iddianameyi bile beklemeden, idamla yargılanabilecekleri imasında bulunmasını eleştirmiştim.

Türkiye’de kendine "liberal" ve "demokrat" diyebilen birçok yazar ve düşünürün sefaletini görüyoruz.

Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri sürdüren Türkiye’de, savcıların ve sivil otoritenin yaptığı insan hakkı ihlallerini; askeri darbe mahkemelerinin uygulamalarıyla karşılaştırarak hafifletici neden arayan bir zihniyet rüzgárı, bir zamanların efsane demokratlarını, sosyalistlerini hepimizin gözünde enkaza çevirdi.

Daha savcı iddianamesini hazırlamadan önüne geleni çeteci, darbeci, Ergenekoncu ilan eden bu zihniyet, 21. yüzyılın "yeni faşizminin" portresini de çizdi.

Emin olunuz ki, kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörize eden, vicdansızca suçlayan bu zihniyetin kamuoyu vicdanında yargılandığını göreceğiz.

Ben Cem Özdemir’in de bu koroya katılmasından duyduğum üzüntüyü dile getirmiştim.

Eğer kendisini bu düşünce teröristlerinden, bu sivil cuntadan ayırabiliyorsa, buyursun köşem ona açık.

Mesela işe bu soruşturma sırasında hayatını ve itibarını kaybeden insanların hesabını, Avrupa insan hakları standartlarına göre sorarak başlayabilir.
Yazarın Tüm Yazıları