Paylaş
Tarih 29 Ocak 1996’ydı.
Ankara’dan gelen mesaj “Acil” kodu taşıyordu.
Mesajı alan nöbetçi komutan mesajı okudu ve en güvendiği arkadaşlarından bir üsteğmeni arayarak gizli emri ona da okudu ve sordu:
“Var mısın?”
Üsteğmen bir saniye bile düşünmeden “Varım” dedi.
Türk SAT komandolarının Kardak kayalıklarına çıkma harekâtı işte bu emirle başladı.
ZODYAK BENZİNLERİNİ ŞAHSİ KREDİ KARTLARI İLE ALDILAR
30 Ocak günü, malzeme, silah ve patlayıcılarla Dalaman’a uçtular.
Yanlarında şişirilmemiş zodyak botlar da vardı.
İntikal öyle hızlıydı ki, zodyaklar için gerekli benzini bile yolda aldılar.
Parayı, üsteğmenin özel kredi kartıyla ödediler.
İlk hedef Bodrum askeri kampıydı.
Ellerinde Kardak kayalıklarının konumunu gösteren ayrıntılı haritalar bile yoktu.
Bir kâğıt üzerine basit bir kroki çizildi.
Ankara’dan gelen çok kesin bir talimat vardı.
Sağ taraftaki adaya çıkılacaktı.
Bu emir iki-üç kez “Çok önemlidir” denilerek tekrarlanmıştı.
Bu brifingden sonra SAT komandoları çıkarma harekâtının başlayacağı Gümüşlük koyuna hareket etti.
GÜMÜŞLÜK’TE ONLARI BİR SÜRPRİZ BEKLİYORDU
30 Ocak gecesi saat 24 sularında Gümüşlük koyu ıssız denecek kadar tenhaydı.
Kış mevsimi olduğu için restoranlar kapalıydı.
Komandoların başındaki komutan Gümüşlük’e ulaştığında onu bir sürpriz bekliyordu.
Hürriyet’in Ege Temsilcisi Nedim Demirağ ve Hürriyet muhabirleri oradaydı.
Önce zodyaklar şişirildi.
Sonra uzun iskeleden patlayıcılar ve silahlar yüklendi.
O tarihi anı Hürriyet muhabirleri görüntüledi.
Sonra zodyakların motorları çalıştırıldı.
Türk SAT komandoları, belirlenen adaya adımını attığında gece yarısını geçmişti.
Tarih 31 Ocak’tı ve saatler tam 01.40’ı gösteriyordu.
Komandolar stratejik noktalara yerleşti.
Ve sıra, operasyonun en dramatik anına geldi. Kardak’taki Yunan bayrağı indirilecek ve yerine Türk bayrağı dikilecekti.
KOMUTAN KARANLIKTAKİ SESSİZ TÖRENİ ANLATIYOR
İşte o anı, operasyonun başındaki kahraman komutandan dinliyoruz:
“İki kişi yavaşça yerimizden kalktık. Yunan bayrağı mevzilendiğimiz kayalığın tam orta yerindeydi. Son derece ve sessizce sürünerek direğe yaklaştık. Ortada ters giden bir durum görünmüyordu.
Yunan bayrağının tuzaklanmış olması ihtimaline karşı yanımızda getirdiğimiz ince ipi iyice açarak birbirimizden yaklaşık 10 metre kadar açıldık.
Daha sonra yavaşça ilerleyerek ipin direğe temas etmesini sağladık.
Direği önce yavaş yavaş sonra sert bir şekilde gerdirmeye başladık.
Her hangi bir patlamayla karşılaşmayınca, kalkıp Yunan bayrağının direğe bağlandığı ipleri bıçakla kestik.
Sonra çantamdan, yanımda getirdiğim, Yunan bayrağının üç-dört katı büyüklüğündeki pırıl pırıl bayrağımızı çıkarttım.
Gergin bir şekilde direğe bağladık.
Rüzgârın etkisiyle dalgalanmaya başlarken, iki SAT komandosu olarak biraz geri çekildik esas duruşta selamımızı vererek, bayrak çekme törenini eksiksiz yerine getirmiş olduk.
Yağmur yağıyordu ve gözyaşlarımız yağmur damlalarına karışıyordu.”
BAK OĞLUM BU ABİLERİN YÜZÜNÜ SAKIN UNUTMA
Operasyon 8 saat sürdü.
Komutan ve yanındaki komandolar Gümüşlük İskelesi’ne döndüğünde etraf tam olarak aydınlanmıştı.
Bodrum’a dönmek için askeri araçları beklerken, 20-25 yaşlarında bir kadın, kucağındaki çocuğu ile komutana yaklaştı.
Yanında eşi de vardı.
Genç kadın komutanın tam önünde çocuğuna döndü ve konuşmaya başladı:
“Bak oğlum, bu abilerin yüzünü sakın unutma.
Biz dün akşam onların sayesinde evimizde huzur içinde uyuduk.
Bu akşam da, yarın akşam da yine onların sayesinde huzur içinde uyuyacağız. Bu kahramanları sakın unutma...”
O İKİ KAHRAMAN KOMUTAN KİMDİ BİLİYOR MUSUNUZ
O kahraman komutan, Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen’di.
Bir saniye bile düşünmeden “Ben de varım” diyen silah arkadaşı ise, Deniz Üsteğmen Ercan Kireçtepe’ydi.
Her ikisi de, 2009 yılında Poyrazköy’de yapılan kazılardan sonra tutuklandı.
O tarihten beri Hasdal’da yatıyor...
17 yıl önce, Türkiye huzurlu bir yılbaşını kutlamaya hazırlanıyordu.
O sabah genç bir Türk annesi, kucağındaki bebeğe “Oğlum, bak bu kahramanlara ve onları unutma” demişti.
İmzasız bir ihbar mektubu, birkaç gizli tanık, kimin gömdüğü belli olmayan birkaç demode mühimmat...
Ve Türkiye bu iki kahramanını çok çabuk unuttu...
Çok çabuk unutturuldu...
NOT: Unutmayanlar, unutturmamak isteyenler de var. Ali Türkşen’in yazdığı “Kardak’ta kahraman, Hasdal’da esir” adlı kitap Nisan 2013’de yayınlandı ve
bir ay içinde 6 baskı yaptı.
Paylaş