GEÇEN cumartesi akşamı CNN Türk’te güya ‘Kürt sorunu’ tartışılıyor.
Masanın etrafında eski bir DEP milletvekili, bir gazeteci ve bir oda başkanı oturuyor.
Tartışma diyorum ama aslında tartışma falan yok.
Tek yanlı bir bombardıman var.
Üç kişi oturmuşlar, ‘devri sabık’ yaratmak için akıllarına ne gelirse söylüyorlar.
Hedef Türk devleti.
Sanki bütün bu olayları durup dururken Türk devleti yaratmış.
Sanki PKK denen terör makinesi hiç yokmuş.
Sanki onların öldürdüğü binlerce asker, polis, sivil vatandaşın canı can değilmiş.
TEK HEDEFE ATIŞ
Tek hedefe atış.
Hedef ‘TC Devleti’.
Güya 20 bin faili meçhul varmış.
Bunların hesabı hemen sorulmalıymış.
Meydan boş ya, salla gitsin.
Nasılsa masanın etrafında cevap verecek kimse yok.
Faili meçhulün hesabı hemen ödensin, ama hayatını kaybetmiş 30 bin insanın hesabı veresiye yazılsın.
Dağdaki katile, köy basıp binlerce kadını, çocuğu öldürmüş caniye af çıkarılsın, ama devlet mutlaka cezalandırılsın.
Teröristin ülkeyi bölme hakkı var, ama devletin kendini koruma hakkı yok.
Var mı böyle ilkesiz bir denklem.
Hangi ülke bölünme sorununu bu mantıkla aşabilmiş?
YAKIN TARİH
Yakın tarihe bakın.
Dünyada bu çapta bir sosyal sorunu bu kararlılıkla çözen başka bir toplum var mı?
Bu ülke başka bir şey daha yaptı.
Anadolu’nun şehirlerinden, kasabalarından her gün şehit cenazeleri kalkarken bile metanetini ve medeniyetini korudu.
Balkanlar’da çok daha küçük çaplı etnik ve dini çatışmalarda, karşılıklı olarak evler işaretlenip gece baskınlar düzenlenirken, Türkiye’de bunlar yaşanmadı.
İşte bu kararlılık ve duygularla bugünkü barış noktasına geldik.
Soruyorum, geldiğimiz bu noktada Kürt meselesini böylesine insafsız biçimde kaşımak kime yarar getirecek?
Afsa af çıkarıldı. Dil serbestisi verildi.
Kürtçe yayınsa o da serbest bırakıldı.
Artık bundan sonraki talepler topluma barışı değil, tam aksine yeniden düşmanlığı getirir.
Masadaki üç kişi konuşuyor.
Efendim, Türk Anayasası’na ‘Türklerle Kürtler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsurlarıdır’ ibaresi konabilirmiş.
Sanki bu ülkenin anayasasında ‘Devletin asli kurucusu Türklerdir’ gibi bir ifade varmış da bunun yanına öteki unsurları da ekleyeceğiz.
OTURUP SAYALIM
Türkiye’de mantıklı insanlar Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden çıkmasını savundular.
Çıkmaları çok da iyi oldu.
Ama çıktıktan sonra yapılanlar biraz şımarıklık sınırına tecavüz etti.
Nitekim bu davranışlar, yıllardır Kürt meselesine çok demokratik biçimde yaklaşan ve bu nedenle çok ağır bedeller ödeyen Cengiz Çandar, Gülay Göktürk gibi yazarların bile tepki göstermelerine neden oldu.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki geldiğimiz noktada artık yapılması gereken şey, hatırlamak değil unutmaktır.
O nedenle CNN Türk’teki programı içim burkularak ve irkilerek izledim.
Masanın etrafındaki insanlar bana, ülkenin meselelerini değil, sanki kendi varlık meselelerini konuşuyorlarmış gibi geldi.
Ne Türklerin ne de Kürtlerin artık böyle aracılara ve sözde sözcülere ihtiyacı var.
Bu arada kendini ‘Kürtlerin sözcüsü’ gibi görenlere, Gündüz Aktan’ın geçenlerde yazdığı bir yazıyı okumalarını tavsiye ediyorum.
YA TÖRE DÜZENİ
Bütün Türkiye AB’ye uyum yasalarını ve uygulamalarını gerçekleştirmeye çalışıyor.
Ama sözde Kürt sözcülerinin hiçbirinden bugüne kadar bölgedeki töre denilen çağdışı kuralları ortadan kaldıracak, kadın-erkek ayrımcılığını giderecek girişimler görmedik.
Yoksa AB’ye uyum deyince sadece ‘Kürtçe konuşmayı’ mı anlıyoruz?
Ya da ülkenin sadece batısı mı AB kapsamına giriyor?
Ben bunların konuşulacağı masaları da sabırsızlıkla bekliyorum.