Ertuğrul Özkök: Torpido gözündeki bilezik






Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

1945 yılının son günleri. ‘‘Frank Sinatra'nın adı yavaş yavaş büyümektedir. Genç kızlık adıyla Nancy Barbato, yeni adıyla Nancy Sinatra, işte o gün eşinin üstü açık arabasının torpido gözünde elmas bir bilezik bulur.

Yılbaşına iki üç gün vardır.

‘‘Frankie bana yılbaşı hediyesi almış’’ diye sevinerek, bileziği bulduğu yerde bırakır.

Heyecanla, evinde vereceği yılbaşı partisini bekler.

Elmas bileziği bileğinde hissetmektedir.

* * *

Yılbaşı gecesi herkes oradadır.

Eşi sinema ve müzik dünyasında önemli bir yere sahip olduğu için, davetliler de bu çevreden insanlardır.

Davetliler arasında Marilyn Maxweel adlı güzel bir aktris de vardır.

Nancy Sinatra'nın gözü, bir ara kadının bileğindeki bileziğe takılır.

Bu, eşinin iki gün önce arabasının torpido gözünde bulduğu bileziktir.

Çıldırır.

Kadını kolundan tuttuğu gibi kapının önüne kor.

Nancy Sinatra yarım asır sonra kızına o meşum yılbaşı gecesini anlatırken şunları söyleyecektir:

‘‘Başarılı bir erkeğin varsa, öteki kadınlar onu tavlamak için elinden geleni yapar. Eğer erkeğin de buna yatkın biriyse, böyle şeyler senin için sürpriz olmamalı.’’

Kadın veya erkek...

Aynı hikáyeyi başarılı ve güzel bir kadın için de anlatabilirsiniz.

Eğer o başarılı ve güzel kadının da böyle işlere yatkınlığı varsa, sonuç değişik mi olur?

Söylemek kolay da yaşamak ve kabul etmek herhalde o kadar kolay olmasa gerek.

* * *

Sinatra yıllar sonra dünyanın en güzel kadını Ava Gardner'la evlenecektir.

Onunla mutlu olamayacaktır.

Ayrılacaktır.

Yıllar sonra İspanya'da bir restoranda yine bir araya gelecekler, ama Ava Gardner, yemeğin ortasında restoranı terk edecektir.

Franka Sinatra o geceyi bir arkadaşına şöyle anlatacaktır:

‘‘Bu beni ilk terk edişi değildi. Ama bu defaki son oldu.’’

Bu küçük hikáyeyi, Tina Sinatra'nın yeni çıkan ‘‘My Father's Daughter’’ (Babamın Kızı) adlı kitabında okudum.

* * *

Kızı, babasının ‘‘La via vecchia’’ karakterli bir İtalyan olduğunu söylüyor.

Yani, kalabalık klasik İtalyan hayatına áşık bir insan.

O yüzden akşam yemeklerini eşinin klasik İtalyan anne ve babasıyla yemekten keyif alır.

Bu yanıyla ‘‘eski hayat tarzının’’ insanıdır.

Ama bir de ‘‘öteki Sinatra’’ vardır.

Çapkın, bıçkın, ‘‘La via nouva’’nın insanı.

Yeni hayat tarzının adamı.

İşte böyle anlarda hep o cümleyi hatırlarım.

‘‘İguana Gecesi’’ filminde işitmiştim.

İnsana ait mahrem ilişkilerin yazarı Tenesee Williams'ın muhteşem eserinden çekilen filminin soğuk kadın kahramanı, Japon kıyılarının bir koyunda sandal kiralar.

Denize açıldıktan kısa süre sonra sandalcı soyunmaya başlar.

Önce gömleğini ve pantolonunu, sonra atletini çıkarır ve sadece külotla kalır.

Filmin kadın kahramanını izleyen ayyaş rahip, ‘‘Peki sonra ne oldu’’ diye hayretle sorar.

Kadın, ‘‘Külodunu da çıkardı’’ der.

Sandalda soğuk bir kadının karşısında, çırılçıplak kalmış hiç tanımadığı bir adam.

Rahip dehşet içinde sorar:

‘‘Peki sen ne yaptın?’’

Kadın, ‘‘Hiçbir şey yapmadım’’ der.

Rahibin hayreti daha da büyür.

‘‘Nasıl yani’’ der ve devam eder:

‘‘Şaşırmadın mı?’’

Soğuk ve ahlakçı kadından hiç beklenmeyen bir cevap gelir:

‘‘İnsana ait hiçbir şey beni şaşırtmaz...’’

* * *

Acaba gerçekten öyle mi?

Yaşım ilerledikçe karşılaştığım olaylar bana şunu söylüyor:

‘‘Galiba öyle...’’

Yazarın Tüm Yazıları