Paylaş
“Bu davada, kamusal ahlak adına hakemlik yapmayacağız. Kanunların çiğnenip çiğnenmediğine bakacağız...”
Yani “Benim meselem, Strauss-Kahn’ın ahlaksız olup olmadığına karar vermek değil, kadın satmak için çete kurup kurmadığına bakmaktır” diyor.
* * *
Bu cümleyi okuduğum zaman nedense aklıma Silivri davaları geldi...
“Keşke” dedim... Bizim hâkimlerimiz de o davalara başlarken “Amacımız, bazı kişilerin kafalarındaki darbeci vs önyargılara, komplo teorilerine hakemlik etmek değil, gerçek anlamda suç işlenip işlenmediğine bakmaktır” deselerdi...
Bunca insanın hayatı kaymaz, bunca insana, ailelerine bu haksızlıklar, bu zulüm yapılmazdı. Ve Türk adaleti bu kadar ayaklar altına alınmamış olurdu.
Hâkim bey, onu giyinik olarak sadece televizyonda gördüm
ORTADA bir suç olmasa da bu davada kamu ahlakı konuşulmaya başlandı. Strauss-Kahn, orjilerin yapıldığı “Carlton Oteli’ne hayatımda adım atmadım” diyor ama bu otelin mermer salonları, heykelleri ile bir 16’ncı Louis atmosferi, burlesk bir oyunun dekoru olmaya devam ediyor.
* * *
Mahkemede neler konuşulmuyor ki...
Onunla yatması için Washington’a gönderilen bir fahişe, “Strauss-Kahn’ın meşhur bir insan olduğunu bilmiyordum. Onu giyinik olarak ilk defa televizyonda gördüm ve kim olduğunu öğrendim” diyor.
Para karşılığı onunla yatan kadınlardan biri, seks partisinin bütün ayrıntılarını anlatıyor.
Karşı tarafın avukatları ise “Anlat kızım anlat” esprisindeki gibi daha da ayrıntı istiyor.
Pozisyonlar, yüzünün ifadesi, hareketleri bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor.
Kadınlardan biri, “Baştan sona yüzünde hep gülümseme ifadesi vardı” diyerek, tam anlamıyla bir cinsel sapığı tarif ediyor.
* * *
Ve bir zamanlar Fransa’nın gelecek Cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılan adam, bunları dinliyor.
Kendini savunurken kullandığı şu cümle ise, etkili olmaktan çok, kahkahalara yol açıyor:
“Yılda sadece 4 kere bu partilere katılıyordum. Geriye kalan zamanda dünyanın ekonomik sorunlarını çözüyordum...”
Aslında söylediği doğru...
Ama gerçekler, bu burlesk sahnede, sadece bir Moliere piyesi etkisi yaratıyor.
Bu dava bir kere daha gösterdi.
Şöhretli olmanın bedeli bazen çok ağır olabiliyor...
Para karşılığı yatan erkeğe hapis cezası
BEŞ günlüğüne İsveç’teydim...
Arktik sınırı geçip kuzey kutbuna doğru gittim.
Bu harika geziyi önümüzdeki günlerde anlatacağım.
* * *
Dönüşte Stockholm’de, ünlü yönetmen Ingmar Bergman’ın sık sık yemek yediği restoranda otururken çok çarpıcı bir şey öğrendim.
İsveç’te fahişelikle ilgili kanun değiştirilmiş.
Artık para karşılığı yatan erkek suçlu sayılıp hapis cezası veriliyormuş. Para karşılığı yatan kadın için ise ceza yokmuş.
Bu kanun, kadınları korumak için çıkarılmış.
* * *
Orada öğrendiğim bu gerçek, iki gün sonra Strauss-Kahn davasında önüme çıktı.
Pigale semtini bir marka olarak, dünya restitüsyon tarihine geçiren Fransa, bu davadan sonra fahişeliği tartışmaya başladı.
Bazı Fransızlara göre, “Fahişelikle ilgili kanunların güncelleştirilmesinin zamanı geldi”.
Hatta İsveç kanununun çıkarılmasını savunanlar bile var...
Bu dava, “Irma la Douce”u sempatik bir film kahramanı yapan Fransa’da, kamusal ahlakın tartışmaya açılmasına yol açtı.
* * *
Bir erkekseniz şu soruyu sorma hakkınız olduğunu düşünebilirsiniz:
- “İyi ama iki taraflı bir anlaşmada niye sadece erkek suçlu olacak...”
- “Bir kadın, kızdığı bir erkek için ‘Benimle para karşılığı yattı’ iftirasında bulunursa ne olacak...”
* * *
Soru aklınızdan geçse de sormayın...
Erkeklik köprüsünün altından çok sular aktı ve zamanın ruhunun suları başka istikametlere gidiyor.
* * *
İsveç, kadının korunması konusunda çok hassas.
Cinsel tacizin sınırları çok genişletilmiş.
İsveçli kadınlarla ilgili önyargılara sahip insanların artık çok daha dikkatli olmaları gerekiyor.
Orası artık bildiklerini sandıkları ülke değil...
* * *
Peki “Irma la Douce”tan ulusal bir sinematografik karakter çıkaran Fransa bunu nasıl başarabilecek...
Dava boyunca bu ilginç tartışmayı ilgiyle izleyeceğiz.
Ama şimdiden emin olabileceğimiz bir şey var.
Bu da dünya ekonomisini kurtarmaya çalışan Dominique Strauss-Kahn’ın dünya ahlak nizamını kurtarma yolunda son katkısı olabilir.
Çünkü dava boyunca ahlakçılardan yiyeceği tonlarca dayaktan sonra, bu dünyaya başka bir hizmet için mecali kalacağını sanmıyorum.
Paylaş